27 Şubat 2009 Cuma
Masumiyet Müzesi - Orhan Pamuk
Bu kitapta sözü geçen objelerin gerçek bir müzede toplanmasından başka bir orijinallik bulamadım. Son bölümde yazarın bir nevi kendi ile sohbet ettiği mutluluk kısmını biraz sevebildiysem de kitap genel olarak çok yavan ..anlamsız bir aşk hikayesi ..sayfalarca boşuna okumuşluk hissi..hiç bir yere bağlanmayan psikolojik çelişkiler..farklı bir şey yapmak adına anlamsız bir sonuç koymuş ortaya Pamuk..beyaz dizileri andıran hikayesini müze fikri hariç kısır buldum.
23 Şubat 2009 Pazartesi
Fedailerin Kalesi Alamut- Wladimir Bartol
Kitabı elime aldığımda ve özellikle ilk bölümdeki cennet bahçeleri , harem tasvirlerini okurken batılıların klasik harem hayalleri demiştim ..çok uzak ülkelere ait hikayeleri nasıl içselleştirecek bakalım diye dudak bükmüştüm ..şimdi kitap bittikten sonra diyebilirim ki bu gerçekten yazarın başyapıtı olmuş.
Alamut efsanesinden yola çıkarak dinler tarihi , evren felsefesi , psikoloji ve sosyoloji arkaplanında oya gibi işlenmiş bir öykü..yazar aldığı akademik eğitimden süzdüğü nice olgunlaşmış fikri öykünün sağına soluna sıkıştırmış..ipek gibi hafif bir hikayenin altında inciler bulmak okumayı eğlenceli kılıyor ..
Kitap dine karşı bir manifesto gibi..Hasan İbni Sabbah'ı azımsamıyor , dalavereci bir karakteri pragmatik yanları ile yüceltiyor..İsmaili önderler'e atfettiği düsturu ; "Hiç bir şey gerçek değildir , her şeye izin verilmiştir " , yazarın samimiyetle katıldığı ve İbni Sabbah'ın ağzından savunduğu bir yaşam felsefesi olarak yorumladım.
Öykünün içinde özellikle eski yunan felsefecilerinin izlerini sürmek mümkün , felsefe tarihinin en önemli görüşleri " hiç bir şey gerçek değildir " mottosunu desteklemek için birer birer kullanılmış.
Öyküye sadece kabuğunu görerek baktığımızda bir doğu masalı var ortada , ama içi gayet derin ve düşündürücü. İşte benim sevdiğim öykü tarzı da bu .
Alamut efsanesinden yola çıkarak dinler tarihi , evren felsefesi , psikoloji ve sosyoloji arkaplanında oya gibi işlenmiş bir öykü..yazar aldığı akademik eğitimden süzdüğü nice olgunlaşmış fikri öykünün sağına soluna sıkıştırmış..ipek gibi hafif bir hikayenin altında inciler bulmak okumayı eğlenceli kılıyor ..
Kitap dine karşı bir manifesto gibi..Hasan İbni Sabbah'ı azımsamıyor , dalavereci bir karakteri pragmatik yanları ile yüceltiyor..İsmaili önderler'e atfettiği düsturu ; "Hiç bir şey gerçek değildir , her şeye izin verilmiştir " , yazarın samimiyetle katıldığı ve İbni Sabbah'ın ağzından savunduğu bir yaşam felsefesi olarak yorumladım.
Öykünün içinde özellikle eski yunan felsefecilerinin izlerini sürmek mümkün , felsefe tarihinin en önemli görüşleri " hiç bir şey gerçek değildir " mottosunu desteklemek için birer birer kullanılmış.
Öyküye sadece kabuğunu görerek baktığımızda bir doğu masalı var ortada , ama içi gayet derin ve düşündürücü. İşte benim sevdiğim öykü tarzı da bu .
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)