Masalları hep sevmişimdir. Onlar gerçekleri bir çiçek buketine benzeyen rengarenk hayaller içinde hediye eder. Çocuklar ile yetişkinlerin masala bakışı masalın içindeki "mesel"i görme yetisi ile ayrışır belki..boy uzayınca renkli bahçenin duvarının ardını da görebilir insan : )
Ümitin masalında hüsnü zan , sabır , paylaşım , kanaat tavsiyeleri buldum. Renkli minyatürler de ayrı güzel..
31 Temmuz 2009 Cuma
26 Temmuz 2009 Pazar
Bir elma iki ayna -Taşkın Tuna
Bu kitap bir tasavvuf antolojisi gibi..bir bilimadamı olan yazarın hoş bir fikri ile başlıyor , uzayda asılı kalan sesleri geçmişten toplamak hayali ile..
Ve tasavvuf büyüklerinin tasavvur edilen konuşmalarında konsantre şişelenmiş tasavvuf incileri buluyoruz..
Ve tasavvuf büyüklerinin tasavvur edilen konuşmalarında konsantre şişelenmiş tasavvuf incileri buluyoruz..
20 Temmuz 2009 Pazartesi
Mevlana-Mesnevi'den seçmeler
Kitapta geçen öykü ve öğütlerin günlük hayatta her kesim insan tarafından oldukça sık kullanıldığını fark ettim . Bu Anadolu insanın Mevlana’yı çok fazla içselleştirdiğini de gösteriyor olabilir.. içselleştirdiklerini ona atfettiğini de..
Demiş ki Mevlana ;
Dünyanın değeri taklittir ama her mukallid sınanmada rüsva olur
Kimin aşka eğilimi yoksa o kanatsız kuş gibidir
İçinde altın olmayan kesenin ne değeri kalır ki..
Testi içinde ne var ise dışına da o sızar
Kötü adın çirkinliği harften deniz suyunun acılığı kaptan değildir
Gel de birbirimizin kıymetini bilelim çünkü ansızın öleceğiz ayrılacağız birbirimizden
İçinden gelmeyene dışarıdan verilen nasihatin faydası yoktur
Sen dost ol da sayısız dost gör , fakat dost olmazsan dostsuz , yardımsız kalırsın
Söz söylemek için önce duymak , dinlemek gerek. Sen söze dinlemek yolundan gir.
Ne mutlu o kişiye ki kendi ayıbını görür. Kim birinin ayıbını söylerse onu kendi üzerine almış olur.
Gizli olan şeyler zıttı ile ortaya çıkar
İlim akılla, amel irade ile olur. İlim aklın, ibadet kalbin gıdasıdır. İlim kalbe aksederse sahibine yar olur. Kalıpta kalırsa sahibine dert olur.
Yarın yaparım deme, nice yarınlar geçmiştir.
Can memesindeki süt gibidir söz. Emen olmazsa güzel akmaz. Söz geldi mi dile öz harcanır gider , az harca sen sözü ki öz elde kalsın.
Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.
Herkesin doğruyu işitmeye gücü yoktur ( İsmet özelin bir mısrası geldi bunu okuyunca aklıma; Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar! )
Biri güzel bir söz söylese bu dinleyenin anlamasından ileri gelir
Şu dünyada yüzlerce ahmak , etek dolusu altın verir de şeytandan dert satın alır
Gözün bir an gördüğünü dil yıllarca söylese anlatamaz
Fare huylulara kedi bey olur
Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır
Aynı dili konuşanlar değil , aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler
Hiçbir mal sizin değil de neyi bölüşemiyorsunuz? Hiçbir can sizin değil, niye dövüşüyorsunuz?
İbadetlerin netice vermesi için zevk , tohumun ağaç vermesi için iç gerekir
Sahte altın ve gerçeği ayarda belli olur. Mihenge vurmadıkça tahmini olarak bilemezsiniz
İnsana aradığı şeye bakarak değer biçilir
Tohum toprağa düşse öldü denebilir mi ?
Demiş ki Mevlana ;
Dünyanın değeri taklittir ama her mukallid sınanmada rüsva olur
Kimin aşka eğilimi yoksa o kanatsız kuş gibidir
İçinde altın olmayan kesenin ne değeri kalır ki..
Testi içinde ne var ise dışına da o sızar
Kötü adın çirkinliği harften deniz suyunun acılığı kaptan değildir
Gel de birbirimizin kıymetini bilelim çünkü ansızın öleceğiz ayrılacağız birbirimizden
İçinden gelmeyene dışarıdan verilen nasihatin faydası yoktur
Sen dost ol da sayısız dost gör , fakat dost olmazsan dostsuz , yardımsız kalırsın
Söz söylemek için önce duymak , dinlemek gerek. Sen söze dinlemek yolundan gir.
Ne mutlu o kişiye ki kendi ayıbını görür. Kim birinin ayıbını söylerse onu kendi üzerine almış olur.
Gizli olan şeyler zıttı ile ortaya çıkar
İlim akılla, amel irade ile olur. İlim aklın, ibadet kalbin gıdasıdır. İlim kalbe aksederse sahibine yar olur. Kalıpta kalırsa sahibine dert olur.
Yarın yaparım deme, nice yarınlar geçmiştir.
Can memesindeki süt gibidir söz. Emen olmazsa güzel akmaz. Söz geldi mi dile öz harcanır gider , az harca sen sözü ki öz elde kalsın.
Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.
Herkesin doğruyu işitmeye gücü yoktur ( İsmet özelin bir mısrası geldi bunu okuyunca aklıma; Dinleyin ey vakti duymak doruğuna varanlar! )
Biri güzel bir söz söylese bu dinleyenin anlamasından ileri gelir
Şu dünyada yüzlerce ahmak , etek dolusu altın verir de şeytandan dert satın alır
Gözün bir an gördüğünü dil yıllarca söylese anlatamaz
Fare huylulara kedi bey olur
Yüzün renginde gönül halinden bir nişan vardır
Aynı dili konuşanlar değil , aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler
Hiçbir mal sizin değil de neyi bölüşemiyorsunuz? Hiçbir can sizin değil, niye dövüşüyorsunuz?
İbadetlerin netice vermesi için zevk , tohumun ağaç vermesi için iç gerekir
Sahte altın ve gerçeği ayarda belli olur. Mihenge vurmadıkça tahmini olarak bilemezsiniz
İnsana aradığı şeye bakarak değer biçilir
Tohum toprağa düşse öldü denebilir mi ?
16 Temmuz 2009 Perşembe
Bir Yusuf Masalı- İsmet Özel
...
Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar,belki kadın ve erkek
hepimiz , herbirimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bu isim,hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer,aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım.
( sebebi telif )
...
Genç kızlar bunu yapar
Her gençkız ruhta birikmiş sözlerin
Sürgüsü açılsın diye
Hep gezintiye çıkar.
Kıştı mevsim.
Toprakta kar.
...
Var idiyse bir kuş
Kalbinden başka yeri olmayan vurulacak
Vuruş değil de vuruluş kilidi kırdıysa
Kendi sorgusu yüzünden ayağa kalkıyor insan
Arıyor.
Yusuf bir ayna mıdır acaba?
( birinci bab )
...
Hangimiz hazzın bize neler ettiğini bilmeyiz?
O cin hiç uğramamış olsaydı semtimize
Bize hiçbir şey yapmamış olsaydı o haz doğuran
Erişmek fikri asla doğmayacaktı içimizde
İyi olsun, kötü olsun neye yöneldiysek
Aklımız başımızdayken veya delirdiğimiz zaman
Canımız susmayı ve konuşmayı çektiğinde
Oraya hepimizden önce varmış olurdu Kızguran.
...
Kime göre güzellik?
Çağlar içinde konulmuş mu bir kanun?
Hem nerede görülmüş
Tek başına güzellik
Kendi ayakları üzerinde dursun?
...
Dünya ahalisinden hangisi
Kendini hazır saydı şimdiye kadar
Bitişmek için
Hakkı verilmiş bir anlamla?
...
Kaçmalı Yusuf, kaçırılmalı
Güzellik hissi mutlaka arıtmalı
Yoksa ben
Önce ben, sadece ben, hep ben
Diyerek nev'i beşer
Pıtraklı ve pusarık bir tapınakta raks ederken
Kendinden geçecek
Hamleler, darbeler, sarılışlarla binlerce yıl
Neleri çürüttüyse
Onlarla geçinecek.
..
Haz ve eylem
Bilinmez nerede eğleşecekler
Oysa yalnız nesneler değil duygular düşünceler
Ararlar ve bilmek isterler benzerleri arasındaki yerlerini
Bu yer bir yer olmaklığı yüzünden
Ödevini gösteriyor her nesneye
(Yusufun kaçırılışıdır)
...
Eskiler iz sürerdi
Biz muttasıl arıyoruz yeni insanlar.
Arıyoruz alemin iç yüzünden zihnimize
Yansıyan bir tasarımla gerçeği
...
Haber almakla yol tüketilmiyor
Arayış sahicilik vaktine erişsin istiyorsan
Senin kendin haber olsa gerektir
(Şivekarın yolculuğudur )
...
Yağmadan, çapuldan, hazıra konmaktan uzak
Akları,karaları, bütün renkleri esirgeyip
Esirgenmeyi hak etmek
Ve dönenmek evrende arındırıcı
İtimada şayan bir rüzgar gibi.
(Bir Yusuf ,bir Şivekar )
Ben bu güzel şiirleri ancak şairin dizeleri ile yorumlayabilirim. Elimden sadece sözükleri saklamak gelir. Mehmet Solak ise çok güzel yorumlamış. Şiirlerle birlikte okudum. Yusuf'un mutlak güzellik ve sonsuzluğunu..arayışın ve iz sürmenin farkını ..bir de ondan dinledim ve dinlendim.
Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek
belki çocuk ve ihtiyar,belki kadın ve erkek
hepimiz , herbirimiz gizli bir isimle adaşız
yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
hayatımıza kendi adımızla başlardık
bilmediğimiz bu isim,hesaptaki bu açık
belki dilimi çözer,aşkımı başlatırım
aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
adımı aşkın üstüne kendim yazarım.
( sebebi telif )
...
Genç kızlar bunu yapar
Her gençkız ruhta birikmiş sözlerin
Sürgüsü açılsın diye
Hep gezintiye çıkar.
Kıştı mevsim.
Toprakta kar.
...
Var idiyse bir kuş
Kalbinden başka yeri olmayan vurulacak
Vuruş değil de vuruluş kilidi kırdıysa
Kendi sorgusu yüzünden ayağa kalkıyor insan
Arıyor.
Yusuf bir ayna mıdır acaba?
( birinci bab )
...
Hangimiz hazzın bize neler ettiğini bilmeyiz?
O cin hiç uğramamış olsaydı semtimize
Bize hiçbir şey yapmamış olsaydı o haz doğuran
Erişmek fikri asla doğmayacaktı içimizde
İyi olsun, kötü olsun neye yöneldiysek
Aklımız başımızdayken veya delirdiğimiz zaman
Canımız susmayı ve konuşmayı çektiğinde
Oraya hepimizden önce varmış olurdu Kızguran.
...
Kime göre güzellik?
Çağlar içinde konulmuş mu bir kanun?
Hem nerede görülmüş
Tek başına güzellik
Kendi ayakları üzerinde dursun?
...
Dünya ahalisinden hangisi
Kendini hazır saydı şimdiye kadar
Bitişmek için
Hakkı verilmiş bir anlamla?
...
Kaçmalı Yusuf, kaçırılmalı
Güzellik hissi mutlaka arıtmalı
Yoksa ben
Önce ben, sadece ben, hep ben
Diyerek nev'i beşer
Pıtraklı ve pusarık bir tapınakta raks ederken
Kendinden geçecek
Hamleler, darbeler, sarılışlarla binlerce yıl
Neleri çürüttüyse
Onlarla geçinecek.
..
Haz ve eylem
Bilinmez nerede eğleşecekler
Oysa yalnız nesneler değil duygular düşünceler
Ararlar ve bilmek isterler benzerleri arasındaki yerlerini
Bu yer bir yer olmaklığı yüzünden
Ödevini gösteriyor her nesneye
(Yusufun kaçırılışıdır)
...
Eskiler iz sürerdi
Biz muttasıl arıyoruz yeni insanlar.
Arıyoruz alemin iç yüzünden zihnimize
Yansıyan bir tasarımla gerçeği
...
Haber almakla yol tüketilmiyor
Arayış sahicilik vaktine erişsin istiyorsan
Senin kendin haber olsa gerektir
(Şivekarın yolculuğudur )
...
Yağmadan, çapuldan, hazıra konmaktan uzak
Akları,karaları, bütün renkleri esirgeyip
Esirgenmeyi hak etmek
Ve dönenmek evrende arındırıcı
İtimada şayan bir rüzgar gibi.
(Bir Yusuf ,bir Şivekar )
Ben bu güzel şiirleri ancak şairin dizeleri ile yorumlayabilirim. Elimden sadece sözükleri saklamak gelir. Mehmet Solak ise çok güzel yorumlamış. Şiirlerle birlikte okudum. Yusuf'un mutlak güzellik ve sonsuzluğunu..arayışın ve iz sürmenin farkını ..bir de ondan dinledim ve dinlendim.
15 Temmuz 2009 Çarşamba
Zar Adam- Luke Rhinehart
Eğer satınalmadan önce kapağını açıp bir cümle dahi okusaydım bu kitabı almazdım. Kapak tasarımı ve zar vurgusu Adam Fawer'ın olasılıksız'ını çağrıştırdığı için aldım sanırım bunu ( ve devamı niteliğindeki diğer kitabı )
Okumaya devam etmek için üç sebebim var ; havanın yağmurlu olması , çıkıp başka kitap almaya üşenmek ve iki kitap için harcadığım paraya acımak..
Amerikalı bir psikyatristin zihin çöplüğü olarak tanımlayabileceğim bu sayfalarda işe yarar bir fikir bulma ümidim binde bir ihtimal : ) yine de 100 sayfa okudum bile..
Hayatı anlamsızlık olarak gören birinin içinde bulunduğu sonsuz sıkıntıyı gidermek için neler yapabileceğini anladım . Rhinehart , asıl adı ile George Cockcroft bize akıl hastalarının hezeyanları ile süslediği çirkin fikirlerinin albümünü sunuyor. Zarların gelişine göre tecavüz eden , tedavi olmamış hastaları salıveren , yine hastalarını tecavüze, cinayete, intihara yönlendiren , ve bunu sırf biraz neşelenmek için yapan birinin hikayesini , arka kapakta tavsiye edildiği üzere "keyifle" okumak ne mümkün..
Yıllar içinde biriktirdiği hastalıklı düşüncelerin bir kısmını sayfalarına doldurarak rahatlayan yazarı es geçelim , kitabı "olağanüstü eğlenceli, ve hayatı değitirecek kıştırtıcı fikirlerle dolu " bulanlar beni dehşete düşürüyor. Kitabın sloganı da bu , "bu roman hayatınızı değiştirecek" !..ne bekliyorlar acaba ? sırf aklını yitirmiş bir psikolog böyle bir şey hayal etti diye insanlar bütün manevi değerlerinden soyunup zar atıp tutarak gelen sayıların emri ile yaşamaya mı başlayacak ? bunu ummak herkesi anlamsızlıkta yitik sanmaktır..Abd 'de durum bu kadar kötü mü acaba gerçekten ?
Netice : Bu kitabı okumaktan vazgeçtim.
Okumaya devam etmek için üç sebebim var ; havanın yağmurlu olması , çıkıp başka kitap almaya üşenmek ve iki kitap için harcadığım paraya acımak..
Amerikalı bir psikyatristin zihin çöplüğü olarak tanımlayabileceğim bu sayfalarda işe yarar bir fikir bulma ümidim binde bir ihtimal : ) yine de 100 sayfa okudum bile..
Hayatı anlamsızlık olarak gören birinin içinde bulunduğu sonsuz sıkıntıyı gidermek için neler yapabileceğini anladım . Rhinehart , asıl adı ile George Cockcroft bize akıl hastalarının hezeyanları ile süslediği çirkin fikirlerinin albümünü sunuyor. Zarların gelişine göre tecavüz eden , tedavi olmamış hastaları salıveren , yine hastalarını tecavüze, cinayete, intihara yönlendiren , ve bunu sırf biraz neşelenmek için yapan birinin hikayesini , arka kapakta tavsiye edildiği üzere "keyifle" okumak ne mümkün..
Yıllar içinde biriktirdiği hastalıklı düşüncelerin bir kısmını sayfalarına doldurarak rahatlayan yazarı es geçelim , kitabı "olağanüstü eğlenceli, ve hayatı değitirecek kıştırtıcı fikirlerle dolu " bulanlar beni dehşete düşürüyor. Kitabın sloganı da bu , "bu roman hayatınızı değiştirecek" !..ne bekliyorlar acaba ? sırf aklını yitirmiş bir psikolog böyle bir şey hayal etti diye insanlar bütün manevi değerlerinden soyunup zar atıp tutarak gelen sayıların emri ile yaşamaya mı başlayacak ? bunu ummak herkesi anlamsızlıkta yitik sanmaktır..Abd 'de durum bu kadar kötü mü acaba gerçekten ?
Netice : Bu kitabı okumaktan vazgeçtim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)