Kitabın arkasındaki yorumlardan sadece "zorlayıcı " ifadesine katılabiliyorum şimdilik..Yazar belli ki Filistin konusunda ön yargıların kırılmasını istiyor , sonrasında Musevi ve Müslüman toplumlar arasında bir uzlaşı da arayabilir ..taraflardan birininin arkasına geçip kırdığı ön yargının yerine bir başkasını yerleştirmeye de çabalayabilir..
Bunu henüz bilmiyorum ..doğrusu çekilen onca acıyı hiçe sayarak , edinilmiş fikirleri bir şapka gibi çıkarıvermek kolay değil..özellikle de niyetinden emin olmadığınız sözleri okurken ..
Limon ağacı yaralara tuz basıyor ..zorluyor..okurken çok sıkılıyorum .
15.04 - Kitabı okumadan iade ettim .
24 Mart 2009 Salı
20 Mart 2009 Cuma
Bab-ı Esrar -Ahmet Ümit
" Sözler hakikat değildir , ağzımızdan çıkan seslerdir. Yeryüzünün gelmiş geçmiş en yetenekli söz ustaları dahi yaşamın en basit anlarını bize gerektiği gibi anlatamaz.Renkleri gösteremez , kokuyu duyuramaz , dokunuşun verdiği hazzı hissetiremez , sesleri işittiremez , yiyecekleri tattıramaz , diyelim ki bir mucize oldu bunları yaptı , ama insanın ruhunda olup biteni aktaramaz.Belki akıl yürütür . Belki gürbüz düşüncesini aklın üç ayağından biri olan mantığın üzerine bindirip zihnin sonsuz ufuklarında keyfince gezdirir , ama insan ruhunun an be an değişen halini asla gerektiği gibi anlatamaz .
Hakikati öğrenmek için söze değil yaşamaya gerek vardır "
Ahmet Ümit bu şekilde kabul ediyor , sözcüklerin güçsüzlüğünü..yine de kelimeleri ellerinden geldiği kadar Şems ve Mevlana'nın yaşamında gezdirdi beni. Sözler ne kadar hakikat ne kadar hayal bilmiyoruz hiç birimiz. Kimya Şems'i sevdi mi , neden ve nasıl öldü bilemiyoruz. Gönlüm Elif Şafak'ın yorumuna daha yakın ..herhalde kadın olduğu için daha duygusal bir yorum yapmış..
Ahmet Ümit'in öyküsü yer yer kırılıp dökülse de , tekrarlar ile tökezlese de , akıcı ve iyi işlenmiş . En çok Şems ile hayali buluşmalar ilgimi çekti , kitabı bitirdikten sonra dönüp bu bölümleri tekrar okudum , kara giysili , alev parmaklı dervişin hayalinden kopmak istemedim bir türlü.
Ümit fantastik öğelerde çok başarılı olmuş , Karen Kimya'nın rüzgara karışması , Tuz gölü üzerine sema eden 7 dervişin hayali , hepsi çok hoşuma gitti.
Baba ile kızın karşılaşmasında çok duygulandım.
Öyküyü okurken bir yandan felsefi arkaplanı düşündüm hep..hakkın ışığını son derece güzel yansıtan bir prizma gibi düşündüm Mevlevi düşüncesini..ama bu ışık oyununun "hakikat" olup olmadığına karar veremedim..bunu bilmekten öyle acizim ki..
Hakikati öğrenmek için söze değil yaşamaya gerek vardır "
Ahmet Ümit bu şekilde kabul ediyor , sözcüklerin güçsüzlüğünü..yine de kelimeleri ellerinden geldiği kadar Şems ve Mevlana'nın yaşamında gezdirdi beni. Sözler ne kadar hakikat ne kadar hayal bilmiyoruz hiç birimiz. Kimya Şems'i sevdi mi , neden ve nasıl öldü bilemiyoruz. Gönlüm Elif Şafak'ın yorumuna daha yakın ..herhalde kadın olduğu için daha duygusal bir yorum yapmış..
Ahmet Ümit'in öyküsü yer yer kırılıp dökülse de , tekrarlar ile tökezlese de , akıcı ve iyi işlenmiş . En çok Şems ile hayali buluşmalar ilgimi çekti , kitabı bitirdikten sonra dönüp bu bölümleri tekrar okudum , kara giysili , alev parmaklı dervişin hayalinden kopmak istemedim bir türlü.
Ümit fantastik öğelerde çok başarılı olmuş , Karen Kimya'nın rüzgara karışması , Tuz gölü üzerine sema eden 7 dervişin hayali , hepsi çok hoşuma gitti.
Baba ile kızın karşılaşmasında çok duygulandım.
Öyküyü okurken bir yandan felsefi arkaplanı düşündüm hep..hakkın ışığını son derece güzel yansıtan bir prizma gibi düşündüm Mevlevi düşüncesini..ama bu ışık oyununun "hakikat" olup olmadığına karar veremedim..bunu bilmekten öyle acizim ki..
15 Mart 2009 Pazar
Aşk- Elif Şafak
Neden bilmem Elif Şafak'ın bu son romanı beni şaşırttı ..beklemediğim kadar berrak ve akıcı ..bir de kitrede yavaş yavaş dağılan pembe bir renk ; "aşk " var..geçen yıl ne çok okumuşluğum var tasavvuf ile ilgili ..hayat bilemeyeceğim nice şey ile dolu..yine de "hak" tan uzaklaştırmasın diye el yordamı ile tutunurum bazı fikirlere..Elif Şafak her nasılsa berrak bir su altından uzattı sözcüklerini ..savunacak bir kalkan uzatılmayacak denli usulca..aşk kitrede ne de güzel dağılıyor..kim bilir belki onlar bilir doğrusunu ..belki aşıklar haklıdır ..
6 Mart 2009 Cuma
Atlantis- David Gibbins
Her okurseverin başına gelir..bazı kitaplar ilk kelimeden itibaren sürükleyicidir , bazı kitapları okurken ise kelimeleri acı bir ilaç gibi yutmak gerekir..ben sevmediğim kitabı genellikle okumam , Atlantis'i bir iki yıl önce almış biraz okuyup bir köşeye bırakmıştım. Bir kenarda sürünmesine gönlüm daha fazla razı olmadı , ite kaka okuyorum bugünlerde :)
Aslında iyi fikirler yok değil kitapta ..tarih öncesinden bugüne en çok ilgi çekmiş efsaneler , tarihi eserler , özellikle denizaltı araştırmaları ile ilgili bir çok teknik detay , arkeolojinin gizemli yüzü .. bir kitabı ilginç kılacak her şey var..hatta , sanki cımbızla seçilip bir araya getirilmiş ..bir öyküde erise ve birbirini desteklese gerçekten çekici olabilirdi , tercümenin yetersizliği mi bilmiyorum ,biraz ders kitabı biraz da referans kitap gibi.. öyküselleştirme çok başarısız ..hocam şu teknik detaya da girmeseydin diyorum bazen ..öyküdeki çok bilmiş bilimadamları birbirlerine bildikleri herşeyi anlatana kadar mola vermiyorlar..alt yapı da zayıf olunca sıkıntı oluyor biraz ..en çok denizaltı araştırma tekniklerinde sıkıldım ,bir de bazı arkeolojik konuları okuyucu bilirmiş gibi yazmış , çizgisel A diyor çizgisel B diyor bir şey anlamıyorum .
David Gibbins sayesinde daha önce duymadığım şeyler öğrendim ; Messina tuzluluk krizi , buzul erimeleri ile deniz seviyeleri değişirken İstanbul ve Cebelitarık boğazlarının şelaleye dönüşmeleri..( bunu görmeyi gerçekten istrerdim ), Atlantis efsanesinin Platon'un kitaplarında anlatılış şekli , Phaistos diski ,Minos uygarlığı ..dönüp eski efsanelere bir göz atma imkanı buldum Minotaur , Truva, Gılgamış..arada ilgimi çeken sözcükleri araştırırken yeni başka şeyler de öğrendim ..akaşa , akaşik kayıtlar , teozofi..saymak çok zor , zaten kitap da henüz bitmedi ..aslında David Gibbins bilimsel çalışmalar ile dolu dünyasının kapısını nazikçe açmış okuyucuya , mırın kırın etmeden faydalanmak gerekli.
Sunduğu her başlığı araştırsam kitaptan alacaklarım ile küçük beynim dolup taşar diye düşünüyorum :) ...
Aslında iyi fikirler yok değil kitapta ..tarih öncesinden bugüne en çok ilgi çekmiş efsaneler , tarihi eserler , özellikle denizaltı araştırmaları ile ilgili bir çok teknik detay , arkeolojinin gizemli yüzü .. bir kitabı ilginç kılacak her şey var..hatta , sanki cımbızla seçilip bir araya getirilmiş ..bir öyküde erise ve birbirini desteklese gerçekten çekici olabilirdi , tercümenin yetersizliği mi bilmiyorum ,biraz ders kitabı biraz da referans kitap gibi.. öyküselleştirme çok başarısız ..hocam şu teknik detaya da girmeseydin diyorum bazen ..öyküdeki çok bilmiş bilimadamları birbirlerine bildikleri herşeyi anlatana kadar mola vermiyorlar..alt yapı da zayıf olunca sıkıntı oluyor biraz ..en çok denizaltı araştırma tekniklerinde sıkıldım ,bir de bazı arkeolojik konuları okuyucu bilirmiş gibi yazmış , çizgisel A diyor çizgisel B diyor bir şey anlamıyorum .
David Gibbins sayesinde daha önce duymadığım şeyler öğrendim ; Messina tuzluluk krizi , buzul erimeleri ile deniz seviyeleri değişirken İstanbul ve Cebelitarık boğazlarının şelaleye dönüşmeleri..( bunu görmeyi gerçekten istrerdim ), Atlantis efsanesinin Platon'un kitaplarında anlatılış şekli , Phaistos diski ,Minos uygarlığı ..dönüp eski efsanelere bir göz atma imkanı buldum Minotaur , Truva, Gılgamış..arada ilgimi çeken sözcükleri araştırırken yeni başka şeyler de öğrendim ..akaşa , akaşik kayıtlar , teozofi..saymak çok zor , zaten kitap da henüz bitmedi ..aslında David Gibbins bilimsel çalışmalar ile dolu dünyasının kapısını nazikçe açmış okuyucuya , mırın kırın etmeden faydalanmak gerekli.
Sunduğu her başlığı araştırsam kitaptan alacaklarım ile küçük beynim dolup taşar diye düşünüyorum :) ...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)