11 Kasım 2010 Perşembe

Dört güzeller -İskender Pala

Anasır-ı erbaa ;

"Nasıl ki tütün toprak lülede ateşle yanar , sudan süzülür ve nefesle dimağa gelir, insanın da topraktan yaratılıp , ateşle değişip , suyla arıtılıp , hava ( söz ) içinde anlam bulması elbette bir hikmete mebnidir."

 Toprak bahsi ;

" Toprak ayağının altından kayarsa mahvolacağını , sonunun geleceğini düşünen bir varlıktır insan . Dört element içinde bize en yakın olanı odur sanki. Yerkürenin üzerinde bir hayatı harmanladığımızdan mı yoksa ahirinde gecinde ona karışıp kaybolacağımız için mi nedir , biz kendimize dünyalı derken biraz da topraklı demeye çalışırız ...

Onun bağrında beslenip büyürüz , serpilip gelişiriz . O bize annelik eder . Üstelik canlı bir annedir de .Diğer gezegenlere nazaran onun yaşadığını , soluk alıp verdiğini , kapkara ciğerlerinin nefeslerle dolup boşaldığını , kılcal damarlarında akışkanlıklar olduğunu söylemek yalancılık olmaz...annedir , öyleki evlat nankör dahi olsa o asla üvey annelik yapmaz , hatta bizi bağrında sakladığı ateşle de korkutmaz. Bizim için bağrını onbeşbin yediyüz derecelik bir ateşte yakar da bunu bize hissettirmez.

Su bahsi ;

"Kaya kabul etmediği için sel olup , felakete dönüşen suyla , toprağın kabul edip rahmete dönüştürdüğü su aynı sudur . Bir kayanın karnına sızan nisan yağmurunun tanesi soğukta donduğu vakit kayayı parçalar .oysa hakikatte diğeri ile aynı yağmur tanesidir ."


Gözyaşı için :

"Zamandan geriye düşmüş acılar için , manada biçimlerini yitiren sancılar için , aynalarda eriyen sırlardan taşarak, ucu kıyamete çıkan asırları aşarak , gerçekten daha gerçek kelamlarda , ve güzeller güzelinden vuslat dolu selamlarda hep o vardır .

Bir gözyaşı , gül mevsiminde güle karşı akarsa aşk olur adı ; sevgiyi damıtır en derin yerinden . Suçlardan sonra tenha gecelerde akarsa tövbedir tadı, gönülleri arıtır en kara kirinden. Bir gözyaşı bir cevherdir , ateşten kaynayan. Özü sudur ama avuçta bir yalım , gönülde bir yangın olur . Bir ateştir aslında o , dumanı ah ile çıkan. Onun içindir ki yıkarak yakar , yakarak yıkar.arıtır ve eritir ..temizler ve gizler . Fazilettir, diyettir. Bu yüzden denilirki gözyaşı yiğitler karıdır ve civanmertler vakarıdır ."

Hava bahsi ;

 Rüzgarlar , bulutlar götürün beni buradan 
Halim yok, gözlerimi silemiyorum 
Yağan yağmur mudur bir büyük nurdan 
Yoksa yüreğim mi bilmiyorum  ( Yavuz Bülent Bakiler ) 

Ateş bahsi ; 

"Önce ormanları yaktılar , yerinde oluşan tarlalarda yepyeni bir hayatın başladığını gördüler. Demek ki ateş bünyesinde yeniden doğumu da barındırıyordu . O halde günahtan arınma ayinlerinde onun manevi himmetine başvurulabilirdi. "

Şaman inanışlarına göre ateş kötülükleri ve pislikleri temizleyip kötü ruhları kovarmış . Bu inanış nevruzlarda ateşten atlayarak , yeni yıla temiz , günahsız girme ritüeli şeklinde devam ediyor . 

" Ateş huzur verir ama saygı ister . Koruyucudur ama korkunç da olabilir. Rahmet ve gazaba sahip Tanrı gibidir. Bir farkla ki , gazabı rahmetini geçmiştir. Bu yüzden ateşle oyun olmaz . Aşığın başına gelenler işte bu kurala uymamasındandır . Aşık kim ateşle aşık atmak kim ..hele bir de içini yakıp yandırmaya başlayınca .." 

" İbrahim göklerdeydi artık. Ateşe doğru uçuyordu . Gözler görmedi ama o an zaman durdu . Allah Cebraili gönderdi . Cebrail ateşin tabiatını bilirdi. Onu dumanların arasında tuttu ve dedi ki ; 

Ey İbrahim , Rabbin beni gönderdi. Ne istersen yerine getireyim  .

İbrahim o anda zamanı kendisi için değiştirecek cümleyi söyledi ;

Ey Cebrail sende O'nun bir kulu iken senden mi yardım isteyeyim ? Benim sahibim O iken , neden başkasından isteyeyim ?  O ki takdir ettiyse razıyım , bildiğini yapar . Değilmi ki ben O'nu dost edindim , O da bana dosttur elbet . O'nun kulu iken başkasına hacet söylemekten ar ederim. Allah ne dilerse yapsın !

İbrahime Halil ( dost ) denildi o andan sonra . Ateş İbrahime serin ve selamet oldu . Kızıl alevler bir gül ve çiçek bahçesine dönüşüverdi. 

Anlatırlar ki İbrahim ateşe doğru uçarken yanında küçük , avuçiçi kadar bir kuş belirdi. İbrahimin yanınca kanat çırpıyordu. İbrahim sordu : 

A , zavallı ne yapmaya çalışıyorsun ? 

Sana yardıma geldim ey elçi.

Şu küçücük cüsse ve minik kanatlarla bana nasıl yardım edebilirsin ki ? 

Sahi edemez miyim ? O halde seninle uçayım da kimin yanında olduğum belli olsun .

Bu kuş ateşe İbrahimle beraber girdi . İbrahim için çiçek bahçesi olan ona gülistan olmuştu. O günden sonra kuşa bülbül dediler ve gül ile bülbülün hikayesi ateş üzerinde başladı. O günü unutmamak için güller ateş renginde açtı ve bülbüller gül dalına konup gülün açılışını seyrederken İbrahim gibi yüreklerini kanattılar. 

O gün Nemrudun yaktığı ateş Allahın kahrını , İbrahim'i yakmayan aynı ateş de lütfunu temsil ediyordu .Çünkü İbrahim soyundan bir nebi gelecekti. Onun adı Muhammeddi ve şair şöyle diyordu ;

Ahlakına olmasaydı maden

Olmazdı Halile nar gülşen

Urfada yakılan bu ateş için yine Urfalı olan şair Nabinin bu beytinde aşağı yukarı şu kast edilmiştir. " Muhammed gülden yaratılacak, cevheri gül madeninden alınacaktı ve o yüzden ateş başka bir şey olmak yerine İbrahim karşısında gül bahçesine dönüştü. " 





8 Kasım 2010 Pazartesi

Kar Kokusu -Ahmet Ümit

Yazarın ilk romanlarından ..öyküsü aradığınız gözünüzün önündedir dedi bu kez : )

Anka-Sadık Yalsız Uçanlar

Niyaz-i Mısrinin yaşam öyküsü ..notlarımı kağıda aldım okurken , buraya düşecek not kalmadı .