Doğru felsefe yapmak doğru düşünmektir.
Jaspers'a göre : " Felsefe yapmak ölmesini öğrenmektir "
Doğru felsefe yapanlar ölmesini öğrenir. Ne var ki sadece ölmesini öğrenmek için felsefe yapmaya gerek var mıdır ? Felsefe yapmak , yaşamasını öğrenmektir " demek daha anlamlı değil mi ? Doğru felsefe yapmak yaşamayı öğrenmektir.
Gerçeği yansıtan felsefe yapmak , doğru soru sormak , doğru yanıt vermek , doğru eylemde bulunabilmektir. Bilgiyi sevgili olarak görmek , aramak, bulmak , onu faaliyetimizle birleştirerek mutluluğu insanlık olarak yakalamaktır.
Felsefe hayata dair genel bir bakıştır. Hayat üzerine düşünme ve eyleme etkinliğidir. Kısaca dünyayı anlama ve değiştirme aletidir , bu eylemin beynidir.
Felsefe beyinsel bir harekettir , filozof beyinsel eyleme katılan herkestir. Gramsci' ye göre meslekten filozoflar ile diğer insanlar arasında nitelik değil nicelik farkı vardır . Farklılık düşünce eyleminde değil bilginin miktarındadır.
Düşünceler soyuttur , içinde organ olmayan beden gibidir. Düşüncenin somut bir güç olması için onun hayata uygulanarak ete-kana kavuşması gerekir. En doğru düşünce hayata uygulanmadığı sürece boş sözcük yığınıdır. Felsefesine hakkını vermek isteyen bir filozofun düşüncelerini hayatının değiştiricisi olarak kullanması gerekir.
Sorular :
Ruh nedir ?
Ruh : insan ile dış dünyanın etkileşiminden ortaya çıkan insana özgü duyusal ve düşünsel iç dünyadır . Ama bu öyle bir içsel dünyadır ki , insan doğduktan sonra biriktirdiği kendi içsel etkinliğini sürekli olarak ona katar . Ruhsal ( zihinsel ) gelişim , insan atalarımızın düşünsel , duygusal gelişmesinin toplamı ,özetidir. Ruh ( zihinsel faaliyet ) tarihsel bir üründür , insanlık ilerledikçe o da ilerler.
Ruh beyin , sinir sistemi , dil , bilinç ile evrimsel olarak gelişir ve bizim dış dünyaya uymamızı sağlar. Ruhun gelişiminin kaynağı dış dünyadadır. Beynin dış dünyadan aldığı uyarımları yorumlaması ile içsel dünya oluşur , duygu ve düşüncelerimiz ortaya çıkar.
Yazar ruhun tanımından sonra madde , zaman , mekan , hareket konularına değinmiş. Der ki;
Mekan maddenin değişimine bağlı olarak değişecek , ama hiçbir zaman yok olmayacaktır. Madde ve hareket nasıl sonsuzsa mekan da sonsuzdur. Zaman maddenin varolma biçimlerinden biridir. Madde yok edilemez olduğundan dolayı zaman hep vardı, varolacaktır.
Maddenin korunumu yasasına göre hiç bir şey kendiliğinden varolamaz ve varolan birşeyde yok olamaz. Yazar bu yasa uyarınca hiçbirşeyin yoktan yaratılmayacağını dolayısı ile yaratıcı bir Tanrı olmayacağını savunuyor.
Oysa bilimin tanıklığı ile ortaya serdiği bazı tanımlar , başlangıcı ve sonu olmayan zaman , herşeyi heryeri kapsayan sonsuz mekan , hiç bir gücün yok edemeyeceği madde ..kutsal dinlerdeki Tanrı tanımına çok yakın . Tanrı ezeli ve ebedidir , doğurmamış ve doğurulmamıştır , her an yerdedir, mekanı sınırsızdır , onun üzerinde onu yok edecek bir güç yoktur.
Evrenin yapısının Tanrının varlığına da yokluğuna delil olarak kullanılması oldukça ilginç ve temelde meselenin tercihler olduğunu da ispatlıyor. Bu kitabın yazarları da tercihlerini bilimsel materyalizmden yana kullanmış .
Ancak hoş olmayan şey , felsefenin ne olduğunu , temel akımları , görüşleri tarafsızca anlatacakmış gibi konulara girip , sonrasında subjektif değerlendirmelerini genel doğrularmış gibi dile getirmeleri.
İdealist ve maddeci düşünürlerin tezleri ortaya bırakılıp seçim hakkı okuyucuya verilebilirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder