21 Temmuz 2012 Cumartesi

Çile - Necip Fazıl Kısakürek

KARINCA

Ruhum kelle şekeri , vehimlerse karınca
Kömürden kara rengim onlar beni sarınca ..


HASRET
..
Allahım, eşyanın hicabındasın!

Sensin suda, kuşta, telde ses veren.

Nice hasret varsa gıyabındasın;

Aynalarda sensin, seni gösteren...

İŞARET

O ki, pınar başında çeker suya hasreti;
Kadınında kadına, yurdunda yurda hasret.
Yalan dünyada bütün görünüşler iğreti;
Her şey o şeye hazin benzeyişten ibaret.

Var olan yoklukların ömrünü soruyorum!
Aşklar bomboş kuruntu, hürriyetler esaret!
Yalnız, “Rakip” ismiyle Allah’ı görüyorum!
Bir yokluk ki bu dünya, var olandan işaret…

TAM OTUZ YIL

Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;
gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.

SANAT

Anladım işi; sanat Allah’ı aramakmış,
Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.

YAKINLIK

Neye yaklaşsam , sonu uzaklık ve kırgınlık;
Anla ki , yok Allah ‘ tan başkasıyla yakınlık…

AŞK

Rabbim, Rabbim, bu işin, bildim neymiş Türkçesi;
Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi.

EMANET

Bir anlık emanetle ne türlü övünelim;
Gel , rahmet kapısında ağlaşıp dövünelim !….

KARA TAHTA

Dünyayı yererken de yine onunla ilgim;
Nefse el süremiyor kara tahtada silgim…

ŞAİR

Ben şairim, gaibi kurcalayan çilingir ;
Canlı cenazelerin başında Münker-Nekir ..

KAVANOZ


Bir cümbüştür kopsa da, gece, yakamozlarda;
Münzevi balıklarız ayrı kavanozlarda...

MÜSLÜMAN YÜZÜ

O yüz, her hattı tevhid kaleminden bir satır;
O yüz ki, göz değince Allah'ı hatırlatır...

SUAL-CEVAP

Sual: Ey veli, insan nasıl olmalı, söyle!
Cevap: Son anda nasıl olacaksa hep öyle...

YAĞIZ AT
İşaret bekliyorum, yağız atım eyerli;
yanarım sorarlarsa ne getirdin değerli?


13 Temmuz 2012 Cuma

Aşk köpekliktir - Ahmet Ümit

Kitap ( önsözü de dahil edersek ) 10 kısa hikayeden oluşuyor ;

Aşk rüzgarın söylediği bir şarkıdır
Aşk bir mucizedir
Kafi delildir aşk
Aşk çözümsüz bir problemdir
Aşk bir cinayettir
Aşk bir düellodur
Aşk bir yanılsamadır
Aşk bir özentidir
Aşk bir ütopyadır
Aşk köpekliktir

( bir artı tanım :  Aşk imkansızı ümit etmektir )

Önsözdeki hikayeciğe ( Aşk rüzgarın söylediği bir şarkıdır ) bayıldım. Hikayenin müziği vardı , müzik de Vivaldi'nin 4 mevsimiydi.

Diğer hikayelerde kişilere, mekana, olup bitene tam alışıyor , hikayenin bir parçası haline geliyordum ki, hikaye ansızın bitiveriyordu . Kısa öykünün nahoş tarafı bu. Bir rüya görürken aniden uyanmak gibi ,  hayalkırıklığı yaratarak bitiveriyorlar . Olan o dünyayı zihnimde inşa edene kadar verdiğim emeğe oluyor , inşaat tamam olunca oyun bitiyor . İsraf ...

En vasat bulduğum ve okurken sıkıldığım öykü , kitaba adını veren ve görece uzun tutulmuş olan : Aşk köpekliktir .Bu kez çabucak bitsin diye gözünün içine baktım ama bitmek bilmedi : ) Yine de iki alıntımdan birini bu öyküden yapacağım :

"-Kötüydü ama bilirsin aşkı aşk yapan budur.
 -Hangi duygu ? 
 -Hangi duygu olacak ,o derin düş kırıklığı . Sen onu deli gibi severken onun seni umursamaması .Ya da yasak savma kabilinden umursuyormuş gibi görünmesi. Sen onun üzerine titrerken onun bahanelerle senden uzak durması . Senin sevgi dolu ataklarına içtenlikle karşılık verecek yerde , sudan bahanelerle geçiştirmesi. Ama ilişkiyi ayakta tutan da bu karşıtlık değil mi ? 
Acılar, sancılar , kıskançlıklar , kendini yemeler , boş umutlar, boş hayaller ..işte aşk tam olarak bu ."
                                                                                                             ( Aşk köpekliktir )  

" Başka bir insanın bedenine bakarak , nasıl büyük bir mutluluk duyulabilir ki ? Zaten bütün yaşamınızı tek bir insana bağlamanızı , o size güldüğünde mutlu olmanızı , sizi görmezden geldiğinde kahrolmanızı da anlayabilmiş değilim . Yaşam o kadar zengin ,o kadar güzel ,o kadar fazla ilgi alanı ile dolu ki , bir insanın mutluluğunu , bir başka insanın davranışlarıyla sınırlandırması bana çok saçma geliyor . " ( Cuma isimli robot - Aşk bir ütopyadır )

10 Temmuz 2012 Salı

A'mak-ı Hayal - Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi

Aylar sonra yeniden buradayım. Açılışı Amak-ı Hayal ile yapalım.

Kitabın ön sözünden bir alıntı  : Tasavvuf  , "bazı oryantalistlerin iddia ettiği gibi " İslam düşüncesine sonradan ilave edilmiş olmayıp aksine Hz. Peygamber tarafından bazı münevver ashaba telkin ve hediye edilmiştir .

Bu ifadeyi okuyunca yazarın bu tip iddilara karşı ne deliller ortaya koyabileceğini göz önüne getirmeye çalışmıştım. Tasavvufun İslam'a Budizmden , Zerdüştlükten , Brahmanizmden ,vs vs şundan bundan aktarımlar getirdiği  , bu düşünce akımlarını islama yamamaya çalıştığı iddiasına karşı duracağı ön sözünden belli olan bu kitap beni hemen bir kaç sayfa sonra hayretlere düşürdü . Çünkü henüz hikmet yolculuğundaki hayallerin ilkinde baş kahramanımız hiçlik zirvesine "Buda Gotama Sakyamuni" rehberliğinde tırmanıyor , yolun bir yerinde imtihanı veremeyip "hazreti" Buddha 'dan sıkı bir azar işiterek kös kös geri geliyordu . Hemen peşinden gelen diğer hikayecik ise Zerdüştlük dininden alıntılar ile doluydu ."Bazı oryantalistler " doğru söylemişler sanki.

İkinci hikaye bir zerdüşt masalı . Ehrimen ve Hürmüz liderliğinde iki topluluk var , Hürmüz Nuru , Ehrimen Zulmeti yani karanlığı temsil ediyor . İkisinin tahtı arasında , semada asılı duran bir  taht daha var , bu tahtta bir elinde bir küre olan bir peri yüzlü (?) dikiliyor , kürenin yarısı siyah yarısı nur, muharabe meydanındaki duruma göre kürede nur yada karanlık geçici olarak ağır basıyor . Dünya kadar geniş olan meydanın ( adalet ve imtihan meydanı ) yarısı Hürmüz yarısı Ehrimen taraftarlarına ait. Muharebe ediyorlar. Pehlivanlar çıkıyor meydana . Nifak cadısını Muhabbet pehlivanı yeniyor.Muhabbet pehlivanını Gazap yeniyor. Gazabı Hikmet yeniyor . ( Hikmetin silahları : yumuşak huyluluk , ilim, kanaat, ihtiyatlı olma, tevazu , sabur , hile , kuvvetli azim ) Son silahını denese de Hikmet , Nefs-i emmare pehlivanına esir düşüyor . En sonunda Aşk pehlivanı geliyor  , Nefsi emmare onun karşısında diz çöküyor . Aşkın meydana gelmesi ile muharebe bitiyor , kürede karanlık ve nur eskisi gibi eşitleniyor . Küreyi tutan peri yüzlü ( hikayede Allahın emri olarak nitelenmiş ) bundan memnun olup gülümsüyor . Küreyi tutanın eşitlikten memnun olmasına şaşırdım , çünkü Hürmüz'ün de söylediği gibi asıl amaç nurun hakim olması değilmiydi ? Aşk pehlivanı meydana çıkınca her şey kendince bir çözüm buldu ise ilk o pehlivanı niye sürmediler sahaya onu da merak ettim :) onca insan telef oldu , aşk herkesi bir yürüşte teslim alana dek.

Hikmet 'in ve Hürmüzün dilinden yaratılış hakkında sözler :

"Allah nur ile karanlıkları ayırmak , nuruyla adil, karanlıklarıyla  kahir olmak istedi . Nuruna "ben" dedi, karanlıklarına "gayrım" . Şimdi her ikisi eşittir , ne Hürmüz Ehrimene , ne Ehrimen Hürmüze üstünlük sağlayabilir. En sonunda Hürmüz Ehrimene galip gelecek . Alem hep Nur olacak. Allah hep ben , hep ben diyecek, Gayrım demeyecek..."

Ey İnsanoğlu İzid ( hayır ve nur tanrısı )  sizi kendi gibi nur olmanız için vücuda getirdi .Sizi bütün varlıklara üstün kıldı . Size her türlü nimeti ihsan etti. Lakin sizi nur iken karanlıklarla karıştırdı . Ruh iken cesetle harmanladı .Ta ki hoşlanmadığı zulumatı sevdiği nur ile ortadan kaldırasınız.  Ey İnsanoğlu ,nur benim , bana gelin, benim olun, ben olun ! Nurun gereği olan güzellikler ile ahlaklanınız. Kötülüklerden sakınınız , hemcinsinizi nefsinize tercih ediniz. Kin ve haset, nifak ve öfke , zulüm ve düşmanlık, hırs ve kıskançlık gibi karanlığın kötü vasıflarını nefsinizden uzaklaştrınız. Mutlaka İzid'e , şükrediniz , her ne verdi ise kanaat ediniz. Velhasıl bu imtihan dünyasından nur alarak gidiniz ki , ebeden nurlar alemi karargahınız olsun .

İzid konusuna özellikle değinmek istiyorum , "hayır ve nur tanrısı" imiş, bir yerde parantez içinde Allah yazıyordu , müslüman bir insanın bilhassa da "islam" felsefesini hikayeleştirerek anlatmayı amaçladığı romanında çok tanrıcılığın böyle açık izlerini görmek üzücü diye düşünüyorum. Yoksa sevindirici mi ? açıkça ne olduklarını ifade etmeleri belki daha iyi , kendini sakınmak isteyenler için.

Bir sonraki öykücükte hakikat rehberi bu kez brahman bir rahip , bir tavsiyesi güzelmiş ama  :

"Oğlum,  ilim ve hikmetin kıymetini öğrenmek için yaya gideceksin , bir şey pahalı alınmazsa kıymeti anlaşılmaz . "

Öyküde, şeytan : nefisteki gurur sıfatı olarak tanımlanmış. Cehennem anlayışı için ise kitabın başlarından bir cümle alıntılıyorum  : Şu halde hayat levhalarını fikrin dış aleme aksedişleri olarak kabul edersek müthiş bir azapta , kabul edilmez bir cehennem içinde kaldığım anlaşılır .


Vesselam hayatta yaşanmış ne varsa hepsi fikirlerimizin dış aleme aksedişidir diyor yazar, cennette fikir aleminden doğuyor buna göre cehennemde .Aynı anlayışı Cemali Nur Sargut hanımın "Dinle" isimli kitabında da okumuştum . Cehennemin düşünsel ve bu dünyaya ait olması , Kur'an 'daki cehennem anlayışı ile bence hiç uyuşmuyor. Cennet ve Cehennem kavramlarının içini boşaltmak , kimse yanmayacak , sadece bu dünyadaki manevi sıkıntılardır , onu da zaten hepimiz çektik , çekiyoruz demek ahiret inancını iptal eder , Amentuyu bozar. Bu düşünce akımının en büyük tehlikesi insana Allah yolunda yürümeyi vaat edip , sonra fark etttirmeden imanını elinden almak olsa gerek .


Kitabın baş kahramanı Raci sürekli derin bir bunalım ve merak içinde , nice bilgelere gidiyor, nice ilim ve marifet ediniyor ancak nereden gelip nereye gittiği ile ilgili sorular peşini bırakmıyor. Aynalı dedenin ikram ettiği kahveyi içip hayal diyarlarında geziyor. Aynalı dede bu adamın kahvesine ne koyuyor diye düşünmeden edemedim .Ah be Raci, onca yılını güya hakikat ilmine verdin , eline bir Kur'an meali alıp okumak aklının ucuna da mı   gelmedi ? Kah Buda elinden tuttun ,  kah Brahman rahiplere yalvardın, Zerdüşt dininden medet umdun , Hintte , Çinde , Kaf dağında yolculuklara çıktın.Simurg'un sırtında gezdin.  Ama bir satır meal okumadın şu öykülerde Raci. İki rekat namaz kılmadın. Allah'ın adını sadece zerdüştlerin nur tanrısı İzid'in karşılığı olarak kullandın. Sen çıldırma da kimler çıldırsın ? Oysa cevaplar ne kadar basitti , ihtiyacın olan bütün bilgi , Rabbin kelamı ile tek tek anlatılıyor Kuran içinde . Kim olduğun, ne amaçla yaratıldığın, ölümden sonra seni nelerin bekleyeceği bir bir söyleniyor. Sen gerçek bilgiye sırtını dön , sonra tımarhanelerde gez Raci. 



Ulular meclisi adındaki dokuzuncu hikayede bakalım meclise kimleri koymuş yazar ; Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Adem (a.s.) , Konfüçyüs, Eflatun, Aristo, Zerdüşt , Brahma , Hz.İsa (a.s.), Lokman hekim, Hızır (a.s.) , Buda ve Hz. Muhammed (s.a.v.) .Zerdüştün , Budanın ,Brahma'nın , Konfüçyüsün, hak Peygamberler yanında , ulular meclisinde yeri nedir ? Allah (c.c.) dinini Hz. Peygamberimiz ile tamam etmişken, diğer dinlere ve düşünürlere kimin ne ihtiyacı olabilir ? Yazarın küstahlığına bakınız , ulular meclisinde Peygamberimizin yanına Brahmayı yakıştırmış. O'nun olduğu mecliste Zerdüşte söz  vermiş. Bana kalsa sevgili peygamberimizin sadece adını kullanıyor bu düşünce akım sahipleri. Ne dinine ne de sünnetine sahip çıkıyor değiller. İyi olmuş Raci tımarhaneye düşmüş, layık olduğu yeri bulmuş . İnş. yazarı da layık olduğu yeri bulmuştur.