Aylar sonra yeniden buradayım. Açılışı Amak-ı Hayal ile yapalım.
Kitabın ön sözünden bir alıntı : Tasavvuf , "bazı oryantalistlerin iddia ettiği gibi " İslam düşüncesine sonradan ilave edilmiş olmayıp aksine Hz. Peygamber tarafından bazı münevver ashaba telkin ve hediye edilmiştir .
Bu ifadeyi okuyunca yazarın bu tip iddilara karşı ne deliller ortaya koyabileceğini göz önüne getirmeye çalışmıştım. Tasavvufun İslam'a Budizmden , Zerdüştlükten , Brahmanizmden ,vs vs şundan bundan aktarımlar getirdiği , bu düşünce akımlarını islama yamamaya çalıştığı iddiasına karşı duracağı ön sözünden belli olan bu kitap beni hemen bir kaç sayfa sonra hayretlere düşürdü . Çünkü henüz hikmet yolculuğundaki hayallerin ilkinde baş kahramanımız hiçlik zirvesine "Buda Gotama Sakyamuni" rehberliğinde tırmanıyor , yolun bir yerinde imtihanı veremeyip "hazreti" Buddha 'dan sıkı bir azar işiterek kös kös geri geliyordu . Hemen peşinden gelen diğer hikayecik ise Zerdüştlük dininden alıntılar ile doluydu ."Bazı oryantalistler " doğru söylemişler sanki.
İkinci hikaye bir zerdüşt masalı . Ehrimen ve Hürmüz liderliğinde iki topluluk var , Hürmüz Nuru , Ehrimen Zulmeti yani karanlığı temsil ediyor . İkisinin tahtı arasında , semada asılı duran bir taht daha var , bu tahtta bir elinde bir küre olan bir peri yüzlü (?) dikiliyor , kürenin yarısı siyah yarısı nur, muharabe meydanındaki duruma göre kürede nur yada karanlık geçici olarak ağır basıyor . Dünya kadar geniş olan meydanın ( adalet ve imtihan meydanı ) yarısı Hürmüz yarısı Ehrimen taraftarlarına ait. Muharebe ediyorlar. Pehlivanlar çıkıyor meydana . Nifak cadısını Muhabbet pehlivanı yeniyor.Muhabbet pehlivanını Gazap yeniyor. Gazabı Hikmet yeniyor . ( Hikmetin
silahları : yumuşak huyluluk , ilim, kanaat, ihtiyatlı olma, tevazu , sabur ,
hile , kuvvetli azim ) Son silahını denese de Hikmet , Nefs-i emmare pehlivanına esir düşüyor . En sonunda Aşk pehlivanı geliyor , Nefsi emmare onun karşısında diz çöküyor . Aşkın meydana gelmesi ile muharebe bitiyor , kürede karanlık ve nur eskisi gibi eşitleniyor . Küreyi tutan peri yüzlü ( hikayede Allahın emri olarak nitelenmiş ) bundan memnun olup gülümsüyor . Küreyi tutanın eşitlikten memnun olmasına şaşırdım , çünkü Hürmüz'ün de söylediği gibi asıl amaç nurun hakim olması değilmiydi ? Aşk pehlivanı meydana çıkınca her şey kendince bir çözüm buldu ise ilk o pehlivanı niye sürmediler sahaya onu da merak ettim :) onca insan telef oldu , aşk herkesi bir yürüşte teslim alana dek.
Hikmet 'in ve Hürmüzün dilinden yaratılış hakkında sözler :
"Allah nur ile karanlıkları ayırmak , nuruyla adil, karanlıklarıyla kahir olmak istedi . Nuruna "ben" dedi, karanlıklarına "gayrım" . Şimdi her ikisi eşittir , ne Hürmüz Ehrimene , ne Ehrimen Hürmüze üstünlük sağlayabilir. En sonunda Hürmüz Ehrimene galip gelecek . Alem hep Nur olacak. Allah hep ben , hep ben diyecek, Gayrım demeyecek..."
Ey İnsanoğlu İzid ( hayır ve nur tanrısı ) sizi kendi gibi nur olmanız için vücuda getirdi .Sizi bütün varlıklara üstün kıldı . Size her türlü nimeti ihsan etti. Lakin sizi nur iken karanlıklarla karıştırdı . Ruh iken cesetle harmanladı .Ta ki hoşlanmadığı zulumatı sevdiği nur ile ortadan kaldırasınız. Ey İnsanoğlu ,nur benim , bana gelin, benim olun, ben olun ! Nurun gereği olan güzellikler ile ahlaklanınız. Kötülüklerden sakınınız , hemcinsinizi nefsinize tercih ediniz. Kin ve haset, nifak ve öfke , zulüm ve düşmanlık, hırs ve kıskançlık gibi karanlığın kötü vasıflarını nefsinizden uzaklaştrınız. Mutlaka İzid'e , şükrediniz , her ne verdi ise kanaat ediniz. Velhasıl bu imtihan dünyasından nur alarak gidiniz ki , ebeden nurlar alemi karargahınız olsun .
İzid konusuna özellikle değinmek istiyorum , "hayır ve nur tanrısı" imiş, bir yerde parantez içinde Allah yazıyordu , müslüman bir insanın bilhassa da "islam" felsefesini hikayeleştirerek anlatmayı amaçladığı romanında çok tanrıcılığın böyle açık izlerini görmek üzücü diye düşünüyorum. Yoksa sevindirici mi ? açıkça ne olduklarını ifade etmeleri belki daha iyi , kendini sakınmak isteyenler için.
Bir sonraki öykücükte hakikat rehberi bu kez brahman bir rahip , bir tavsiyesi güzelmiş ama :
"Oğlum, ilim ve hikmetin kıymetini öğrenmek için yaya gideceksin , bir şey pahalı alınmazsa kıymeti anlaşılmaz . "
Öyküde, şeytan : nefisteki gurur sıfatı olarak tanımlanmış. Cehennem anlayışı için ise kitabın başlarından bir cümle alıntılıyorum : Şu halde hayat levhalarını fikrin dış aleme
aksedişleri olarak kabul edersek müthiş bir azapta , kabul edilmez bir cehennem
içinde kaldığım anlaşılır .
Vesselam hayatta yaşanmış ne varsa hepsi fikirlerimizin dış aleme aksedişidir diyor yazar, cennette fikir aleminden doğuyor buna göre cehennemde .Aynı anlayışı Cemali Nur Sargut hanımın "Dinle" isimli kitabında da okumuştum . Cehennemin düşünsel ve bu dünyaya ait olması , Kur'an 'daki cehennem anlayışı ile bence hiç uyuşmuyor. Cennet ve Cehennem kavramlarının içini boşaltmak , kimse yanmayacak , sadece bu dünyadaki manevi sıkıntılardır , onu da zaten hepimiz çektik , çekiyoruz demek ahiret inancını iptal eder , Amentuyu bozar. Bu düşünce akımının en büyük tehlikesi insana Allah yolunda yürümeyi vaat edip , sonra fark etttirmeden imanını elinden almak olsa gerek .
Kitabın baş kahramanı Raci sürekli derin bir bunalım ve merak içinde , nice bilgelere gidiyor, nice ilim ve marifet ediniyor ancak nereden gelip nereye gittiği ile ilgili sorular peşini bırakmıyor. Aynalı dedenin ikram ettiği kahveyi içip hayal diyarlarında geziyor. Aynalı dede bu adamın kahvesine ne koyuyor diye düşünmeden edemedim .Ah be Raci, onca yılını güya hakikat ilmine verdin , eline bir Kur'an meali alıp okumak aklının ucuna da mı gelmedi ? Kah Buda elinden tuttun , kah Brahman rahiplere yalvardın, Zerdüşt dininden medet umdun , Hintte , Çinde , Kaf dağında yolculuklara çıktın.Simurg'un sırtında gezdin. Ama bir satır meal okumadın şu öykülerde Raci. İki rekat namaz kılmadın. Allah'ın adını sadece zerdüştlerin nur tanrısı İzid'in karşılığı olarak kullandın. Sen çıldırma da kimler çıldırsın ? Oysa cevaplar ne kadar basitti , ihtiyacın olan bütün bilgi , Rabbin kelamı ile tek tek anlatılıyor Kuran içinde . Kim olduğun, ne amaçla yaratıldığın, ölümden sonra seni nelerin bekleyeceği bir bir söyleniyor. Sen gerçek bilgiye sırtını dön , sonra tımarhanelerde gez Raci.
Ulular meclisi adındaki dokuzuncu hikayede bakalım meclise kimleri koymuş yazar ; Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Adem (a.s.) , Konfüçyüs, Eflatun, Aristo, Zerdüşt , Brahma , Hz.İsa (a.s.), Lokman hekim, Hızır (a.s.) , Buda ve Hz. Muhammed (s.a.v.) .Zerdüştün , Budanın ,Brahma'nın , Konfüçyüsün, hak Peygamberler yanında , ulular meclisinde yeri nedir ? Allah (c.c.) dinini Hz. Peygamberimiz ile tamam etmişken, diğer dinlere ve düşünürlere kimin ne ihtiyacı olabilir ? Yazarın küstahlığına bakınız , ulular meclisinde Peygamberimizin yanına Brahmayı yakıştırmış. O'nun olduğu mecliste Zerdüşte söz vermiş. Bana kalsa sevgili peygamberimizin sadece adını kullanıyor bu düşünce akım sahipleri. Ne dinine ne de sünnetine sahip çıkıyor değiller. İyi olmuş Raci tımarhaneye düşmüş, layık olduğu yeri bulmuş . İnş. yazarı da layık olduğu yeri bulmuştur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder