Bu okumaya başlayıp yarım bıraktığım , nice sefer zorlayıp nihayet bitirebildiğim bir kitap . Doğrusu öyküye ilk başladığımda anlatım , özellikle bazı ifadeler çok hoşuma gitmişti , "hikayesini gerçeğe teslim etmek değil , hikayesi ile gerçeği teslim almaktı " yazarın amacı.
Pembe kalemimle çizdim bazı satırların altını. Ama öykü ilerledikçe en başta çizmeme hiç gerek olmadığını çünkü benzer ifadelerin öykünün sonuna kadar "yakadan düşmez " şekilde bana eşlik edeceğini anladım.
Ayşegül Devecioğlu kendi yaşamış olduğu için aklı ve hayali öyküdeki eksik yönleri tamamlıyor olabilir ..ama dışarıdan bakınca Çingenenin öyküsünü köklerinin tüm gizemi ile birlikte anlatmayı ne kadar canı gönülden istemiş olduğunu anlayabiliyoruz yalnızca .
Bunun yerine çocukluk anılarını , kitap için yaptığı araştırmaları , gezileri , katıldığı sempozyumları , tanıştığı kişileri görüyoruz.
Taneler erimemiş..hadi erimesin kalsın , bir kaç kuvvetli cümlenin sırtında tekrarlar ile yol alınmış.
Anlatabilmek istediği büyü çok uzakta ..belkide sadece çingeneler anlatabilir bu büyüyü..gözleri , sözleri ya da şarkılarıyla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder