5 Ekim 2009 Pazartesi

Simyacı-Paulo Coelho

Bu sade kitap çok fazla şey söylüyor Hak ile ilgili..zaten çok şey ifade etmek için az söz yetermiş eskiden . Simyacı, ilim yazıldığında bir zümrüdün üzerine sığardı diyor , biz de bunu ilim bir nokta idi , onu cahiller çoğalttı diye biliyoruz. O halde az sözü küçümsememek gerek..az söz çok şey söylüyor bazen. Binlercesinin diyemediklerini.


Kitaptan yanımda götürmek istediğim incileri bu yana koydum ;

"Gelecek Allah tarafından yazılmıştır ve Allah ne yazarsa insanların iyiliği içindir. "

( Gönülden katıldığım bu cümle bana bir arkadaşımın sözlerini anımsattı ; Allah söz dinleyen çocuklar olmamızı ister , kader onun şifa veren elidir )

" - Neden gelecekle bu kadar ilgileniyorsun ?
- Belki olacaklara kendimi hazırlamak için
- Bunlar iyi şeylerse hoş bir sürpriz olacaklar, kötü şeyler ise daha gerçekleşmeden acı çekeceksin
- Gizin kökü şimdidedir , şimdiye dikkat edecek olursan , onu iyileştirebilirsin. Ve şimdiyi iyileştirebilirsen daha sonra gelecek olan da iyi olacaktır. Geleceği unut ve hayatının her gününü şeriat kurallarına uygun olarak ve Tanrı'nın evlatlarına bahşettiği inayete güvenerek yaşa . Her gün kendisiyle birlikte ebediyeti getirir."

" Öğrenmenin bir tek yöntemi vardır ; eylem yöntemi " ( Bu da arkadaşımın "bilgini hayata vurup sınamadan onun gerçek olduğunu bilemezsin , hayata dökülmemiş bilgi eşeğin sırtındaki yüke benzer" sözlerini anımsattı. )


"- Yüreğimizi neden dinlemeliyiz ?
- Çünkü yüreğin nerede ise hazinen oradadır
o her şeyi bilir çünkü Evrenin ruhundan gelmektedir ve bir gün ona geri dönecektir
- Yüreğim sıkıntılı , çalkantılı
- Ne ala , demek ki canlı
- Yüreğim bir hain , yola devam etmemi istemiyor
- Onu susturmayı hiç bir zaman başaramazsın. Dünya ve hayat hakkında düşündüklerini sana tekrarlamayı sürdürür. İhanet senin beklemediğin bir darbedir . Onu dinler , tanırsan , sana beklemediğin bir darbe indiremez.
- Yüreğim acı çekmekten korkuyor
- Yüreğine acı korkusunun acının kendisinden de kötü bir şey olduğunu söyle. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiç bir yürek kesinlikle acı çekmez . Çünkü araştırmanın her anı , Tanrı ve sonsuzluk ile karşılaşma anıdır.

Yüreğin sözleri ;

- Yeryüzünde her insanın bir hazinesi vardır . Biz yürekler , insanlar artık bunları bulmak istemedikleri için bunlardan pek ender söz ederiz. Onları küçük çocuklara anlatırız. Sonra herkesi , kendi yazgısının yoluna göndermek işini hayata bırakırız. Ne yazık ki kendisine çizilmiş olan yolu çok az insan izliyor., oysa bu yol kişisel menkıbenin ve mutluluğun yoludur. İnsanların çoğu dünyayı korkutucu bir yer olarak görüyor ve yalnızca bu nedenden dolayı dünya gerçekten korkutucu bir yer oluyor. O zaman biz yürekler giderek daha alçak sesle konuşmaya başlıyoruz ama asla susmuyoruz. Ve sözlerimizin duyulmaması için dilekte bulunuyoruz. Kendilerine çizmiş olduğumuz yolu izlemedikleri için insanların acı çekmelerini istemiyoruz.

- Peki yürekler insanlara düşlerinin peşinden gitmek zorunda olduklarını neden söylemiyorlar ?
- Çünkü bu durumda en çok yürek acı çeker . Ve yürekler acı çekmekten hoşlanmazlar."

" Biraz şikayet edecek olursam diyordu yüreği , bu yalnızca benim bir insan yüreği olmamdandır ve insan yürekleri böyle olur. Ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar. Dirilmemek üzere sona ermiş aşklar , olağanüstü olabilecek , ama olamayan anlar , keşfedilmesi gereken ama sonsuza kadar kumların altında kalan hazineler daha aklımıza gelir gelmez bizler , yürekler hemen ölürüz. Çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz. "

" Evrenin ruhu , bir düşü gerçekleştirmeden önce yol boyunca öğrenilen her şeye değer biçer. Aldığımız dersleri iyice öğrenmemiz içindir bu. Ama insanların çoğu işte bu anda vazgeçerler.

Araştırma her zaman acemi talihi ile başlar . Ve her zaman Fatihin sınavı ile sona erer. "

" Başkasının kişisel menkıbesine burnunu sokan kendi kişisel menkıbesini asla bulamaz " ( Arkadaşımın "başkasının demini bozmam" dediği düştü aklıma )

" Yola çıkarken arkanda bıraktıklarını düşünme . Her şey evrenin ruhuna kazınmıştır ve ebediyyen orada kalacaktır " ( Gönül defterine yazılan bir daha silinmez , bakkal defteri değil ki bu der bilge de : )

"- Aşk nedir diye sordu çöl ?
- Aşk şahinin senin kumların üzerinde uçtuğu zamanki şeydir. Çünkü sen onun için yeşermiş bir kırsın ve hiç bir zaman avsız dönmedi senden . Senin kayalarını , kumullarını , dağlarını biliyor ve ona karşı cömertsin sen.
- Şahinin gagası parçalarımı kopartır . Avı yıllarca beslerim , sahip olduğum az bir su ile susuzluğunu gideririm , ona yiyeceklerin yerlerini gösteririm ve bir gün tam avın okşamalarını kumlarımda hissedeceğim sırada şahin gökyüzünden iner.
- Ama sen de kesinlikle bu son için büyütürsün avı , şahini beslemek için. Ve şahin de insanı besleyecektir. Ve insan da bir gün senin kumlarını besleyecektir ve oradan yeni bir av doğacaktır. Böyledir dünyanın düzeni.
- Aşk bu mudur ?
- Evet, budur. Avı şahine , şahini insana ve insanı yeniden çöle dönüştüren şeydir aşk. Kurşunu altına dönüştüren ve altını da toprağın altına gizleyen şeydir."

Rüzgara anlatılan aşk ;

" Buna aşk adı verilir. Sevdiğimiz zaman evrenin bir parçası oluruz. Sevdiğimiz zaman olanları anlamaya gereksinimimiz yoktur , çünkü o zaman onlar bizim içimizde olur ve insanlar rüzgara dönüşebilirler. "

Güneşe anlatılan ;

"Sen bir bilginsin ama aşkı tanımıyorsun. Altıncı gün olmasaydı insan yaratılmayacaktı. Bakır hep bakır olarak ve kurşun hep kurşun olarak kalacaktı. Herkesin kişisel menkıbesi kendine , çok doğru , ama bu kişisel menkıbe bir gün gerçekleşecek. Öyle ise daha iyi bir şeye dönüşmek ve Evrenin ruhu gerçekten bir ve tek şey oluncaya kadar yeni bir kişisel menkıbeye sahip olmak gerekmektedir. "

" Aşk ne çöl gibi devinimsiz durmaktan , ne rüzgar gibi dünyayı dolaşmaktan ne de senin gibi her şeyi uzaktan görmekten ibarettir. Aşk evrenin ruhunu değiştiren ve geliştiren güçtür. İlk kez onu n içine girdiğim zaman , onun kusursuz olduğunu sandım. Ama daha sonra onun , yaratılmış olan her şeyin yansıması olduğunu , onun da savaşları ve tutkuları olduğunu gördüm. Evrenin ruhunu bizler besliyoruz ve üzerinde yaşadığımız dünya bizim daha iyi veya kötü olmamıza göre daha iyi ya da daha kötü olacaktır. Aşkın gücü işte burada işe karışır, çünkü sevdiğimiz zaman , olduğumuzdan daha iyi olmak isteriz her zaman "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder