Işık Yanar bu ekolün bayraktarlığını yapabilecek kadar güzel detaylar yakalamış kitabında : ) çok ince düşünmüş , çok dikkatli bakmış dünyaya..
Gözünü açtığı günden beri tüm biriktirdiklerini , eteğindeki bütün taşları bu kitaba dökmüş..taşlar minik detaylar ..ama öyle çok , öyle yoğun ki , sayfaları açınca kum püskürtme makinesinden fırlar gibi saçılıyorlar.. en sıkıcı olanın kişisel tespitler olduğunu farkettim..hayat şudur, ölüm şu , geçmiş ve gelecek şunu ifade eder gibi uzun uzun tespitler..oysa hepimiz kendimizce keşfettik bu sözcükleri ve aslen keşfetmeye meraklıyız..bir şehrin şehir olmasının ne demek olduğunu anlatmak yerine , bize düşünden bir şehir kursa..o düş şehre ait kelimelerle biz içimizde başka bir şehir kursak ve keşfetsek kendi başımıza..oysa yanımızda geveze bir rehber neyi nasıl yorumlamamız gerektiğini söyleyip duruyor sık sık..
İlk bölümlerde çocuk olma halinin ve kedinin tasviri çok hoşuma gitti..sonra Cihan, Sedat, Savaş ve Özgür 'ün dünyasına açıldı kapı, o da güzeldi..Oruç'un gözünden ve dilinden olan bölümlerin felsefesi ve içeriği boğazda kalacak kadar yoğundu. Oruç kadar sıkıldım , onun kadar boğuldum ..keşke bu kitapta olmasaydın Oruç bile dedim . Işık Yanar'a yemekten böyle fazla fazla koyduğuna bir yandan teşekkür ederken , bir yandan da patlayacak gibi olmanın nankörlük mü , hazımsızlık mı olduğunu anlamaya çalıştım . Belki kütüphaneye teslim sürem geldiğinden acele ediyorum, belki her cümle beni durup uzun uzun düşünmeye çağırırken , bunun için huzursuz oluyorum.
Üzerindeki etiket ve mühürlerden anladığım kadarıyla 3 sene önce alınmış bu kitap . Ama ilk alıp okuyan benim . Bakir sayfalarını katlamaya kıyamadan okudum . Bazı nesneler beni al der sessiz dilleri ile , bunu da yüzlerce kitap içinden seçip getirdim , gerçekten özel bir kitapmış .
Başlıkların öykülerle ilintisizliğini sevdim. Küçük şiirleri ..hayata bin gözlü arı gibi bakıp , kelimelerden bal yapmasını sevdim..eline sağlık Işık Yanar'ın ..bir dahaki eseri daha sakin olur inş. , kum fırtınası değil de ..inci taneli deniz gibi olur ..
"Görmez misin ki gölgeler siyahımsı olurlar . Bu keyfiyet gölgelerin , kendileri ile gölgeye sebep olanlar arasındaki ilişkide, araya giren bir uzaklık dolayısıyla karanlığa büründüğüne işaret etmektedir. Şu halde gölgeye sebep olan kimse beyaz tenli dahi olsa gölgesi siyahımsı renkte olur . "
Hoşuma giden bir kaç cümle ;
" Bir kuşağın sözlerini anlamadıkları müzikleri dinledikten sonra tasavvur edebilecekleri gelecek , elbette en beklenilmeyen olacaktır "
" Kış biraz da giydiğimiz ceketlerin hatırına gelir "
" Fakat zaten insanlar çok daha az yaşarlar kış aylarında "
" Güzellik ne olabilir ki diye düşündü .Yüze ya da bedene ilk görüşte biçimsel bir anlam katan , bütün insanlarda aynı uyumu çağrıştıran bir melodi mi ? "
"Kış mevsimi cemaatinin oluşturduğu koyu renk bağımlılığı , cazibesine kapıldıkları kış karşısında sığınma ve itaat etme haliydi . Sanki o bu ritüellerle gücünün farkına varacaktı "
" İnsan aydınlatmak istediği bir karanlığa sahip olmak ister "
" Bizler kendimizi beklemekteyiz " ( J.F.Lyotard )
"Gecikip yine kendisine kalmıştı . Hayat avuçlarında duraklamıştı "
"Her şey bir şeyi görmekle sonlanıyordu . Ve bir şey herşeye doğru yayılıp yok oluyordu . "
"Şehirde yaşayan bir insan için en önemli şey yalnızlığını kurabilme becerisidir. Çünkü yalnızlığınızı kuramamak , kişiliğinizin her zaman istilalara uğrama olasılığını doğurur "
"Herkes kendi hayatını yaşayarak biryerlere varır.Varmadan önce o yeri kurgularsan , bütün bu saçma kurguların seni oradan uzaklaştırır. Kendi hayatımız içinde güzellikler var ve ben bunlarla yaşlanabilirim ... "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder