27 Kasım 2011 Pazar

Son durum

Bloguma girmeyeli uzun zaman oldu , artık kitaplar hakkındaki notlarımı el yazısı ile defterime kaydediyorum. Bunda evde eskisi gibi zaman geçirememenin, bilgisayarımın taşınır olmamasının , ve biraz da bana verdiği teknik sıkıntıların rolü var . Yokluğumda blogum 3 izleyici edinmiş , ilginiz için teşekkür ederim . Belki bir süre sonra yine bloguma döner , kitap notlarımı buraya bırakırım . Şimdilik eski usul devam ediyorum. Saygı ve sevgi ile..

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Beynine bir kez hava değmeye görsün - Frank Vertosick

Alıntılar :

"Matematikçi J. Bronowski bilimin ana ilkesinin , Oliver Cromwell'in şu sözlerinde bulunduğuna inanır ; " Size bütün inancımla yalvarıyorum , bir an olsun yanılmış olabileceğinizi düşünün . "

"Acı çekmek ister fiziksel olsun , ister duygusal hayvanlar aleminin en büyük eğiticisidir. "

"Uyku sırasında vücut her saat başı pozisyon değiştirir . Bu şekilde vücudumuzun bölümlerinin uzun süreli basınç almasını önleriz . "

" Göz sinirleri göğüsten çıkar "

" Sinir sistemi 25 yaşından sonra tam yetkinliğine ulaşır . "

" Dönüşüm reaksiyonu deyimi histerik tepki anlamına gelen yumuşatılmış bir deyimdir . Bu durumdaki hasta duygusal bir travmanın etkisini körlük , kolda veya bacakta felç gibi fizyolojik bir travmaya dönüştürmektedir. Aslında bulguların organik bir nedeni olmamakla birlikte , hasta rol yapmamakta , bu sıkıntıları gerçekten yaşamaktadır. Belirgin ruhsal sorunları olmayan kişilerde histeriye kapılabilirler . "

"Yetişkin bir insanın , yaklaşık 60 cm boyunda ve ortalama küçük parmağımız kalınlığındaki omuriliği sırt ortasından omurganın koruyucu zırhının içinden geçer . Beyni vücudun diğer bölümlerine bağlayan ana sinir olmakla birlikte omur ilik yalnızca bir sinir olmaktan çok ileridedir. Omur ilik kendine göre zekası olan karmaşık bir organdır. Ayakta durmak , yürümek gibi sıradan eylemler , doğrudan omuriliğin kendi gri maddesi içinde programlanır . Böylece beyin loblarımız sonat yazmak veya bira kampanyaları düzenlemek gibi en iyi yapabileceği işleri yapmak için serbest olur . Basit yaratıklarda beyin o kadar ilkeldir ki , karmaşık motor davranışlar zorunluluktan omurilikten kaynaklanır . Primatların dışındaki zayıf beyinlerde bütün yüzgeçleri , kanatları ve ayakları işletecek olan yazılımları yükleyecek yeterince nöron yoktur . Nörofizyoloji bölümümüz beyinsiz duruma getirilmiş bir kaç kediyi durumdan habersiz kedi severlere verdiğinde , insanlar aradaki farkı hiç anlamamış hatta kedilerinin çok zeki olduğunu iddia etmişlerdi. "

" Tekrarlanan hareketlere dayanan sporlarda fazla düşünmek performansı olumsuz etkiler . Yüksek beyin teniste rakete vurma hareketini süslemeye çalışır , oysa vuruşu tamamen omuriliğe bırakmak çok daha iyi sonuç verir. İnsanlarda omuriliğin beyinsi davranışları bazen ürkütücü sonuçlar doğurur . Beyinleri silahla vurularak veya başka yaralanmalarla ölmüş olan hastalar bazen aile bireylerini , dostlarını , hatta hemşireleri uyanık olduklarına inandıracak hareketler yaparlar . Bir kol uzanır bir yakayı kavrar , bir el uzanır sevdiği birinin elini tutar vs bunların hepsi önceden programlanmış omurilik refleksleridir . Bilinen nedenlerle Lazarus hareketleri denilen bu hareketler yasal olarak ölmüş olan bir hastanın , yaşam desteğinden ayrılmasına yakınların ikna edilmesinde güçlükler doğurur . "

"Normal olarak tanımlanmış boyut sınırlarının üzerindeki büyüklüklere ulaşacak şekilde büyüyen hücrelere neoplastik hücreler adı verilir , dokuları işgal edip yok eden veya yerlerinden ayrılıp vücudun diğer bölümlerine atlayan neoplastik hücrelere ise kanserli hücreler denir. Bütün kanserler neoplasia olmakla birlikte her türlü neoplasia kanser değildir . Örneğin bildiğimiz siğiller neoplasia olmakla birlikte kanser değildir.

Yaşlı insanlarda oluşan lekeler neoplasiadan kaynaklanır . Kanserin dışında ( erkeklerde ) prostat büyümesi , göz kataraktları , dejeneratif artrit ve damar sertliği hastalığı , normal dokunun kontrolsüz çoğalması sonucudur . Hatta alzheimer hastalığı gibi bunaklığa yol açan beyin hastalıkları da beyin hücrelerinin neoplastik aşırı büyümesi sonucudur. Yaşlı insanlarda kaçınılmaz bir süreç olan neoplasia bir hastalıktan öte planlanmış bir süreçtir.

"Kanserin evrimleşmedeki rolünü anlayabilmek için bizim ölmek için yapıldığımızı kabul etmek gerekir. Otomobiller montaj hattından belirlenmiş bir yaşam süresi ile çıktığı gibi , döllenmiş yumurta da bizleri önü alınamayacak bir süreç içinde çürüyüp ölmek için baştan programlar .

Gezegenimizdeki çok hücreli organizmaların uzun vadede varlıklarını sürdürebilmesi , onların güneşin altındaki son günlerini yaşadıktan sonra yaşam sahnesinden çekilerek yerlerini yeni oyunculara bırakmasını şart koşar. Her yeni kuşakta genlerin sürekli karışımı ve mutasyonu ile oluşan yeni organizma yapıları , yaşama geniş çaplı iklim değişiklikleri karşısında türünü sürdürebilecek esnekliği sağlar. Aslında , bizlerin ölümsüz olmamamız için hiçbir biyolojik sebep yoktur. İşin esasında bizler , beş milyar yıldır yaşayıp giden kopmamış bir protoplazma zincirinin uç ürünleriyiz. Ancak diğer taraftan ( var olabilseydiler ) ölümsüzlük niteliğine sahip türler de , kendilerini boğup yok etmemek için çoğalmaktan vazgeçmek zorunda kalacaktılar.

Doğa , dünyayı durağan , ölümsüz yaratıklarla doldurmamayı seçmiştir. Böyle yapmamış olsaydı yaşamın bütün genetik yumurtaları tek bir sepete konmuş olacak ve ortaya çıkabilecek şiddetli bir jeolojik olay dünyadaki bütün yaşamı sona erdirebilecekti . Bunun önünü alabilmek için , gen havuzumuz sürekli hareket içinde olmak ve ortaya çıkabilecek her türlü çevresel düzensizliklerle başa çıkabilecek hızda değişebilmek zorundadır. Bu durumda yaşayan her şeyin ölmesi gerekir.
Ölüm bir hata , biyolojinin eksik bir yanı değildir , aksine koşulları sürekli olmayan bir dünyada varlığımızı sürekli kılabilmek için oluşturulmuş temel bir tasarım öğesidir. Bizim gençlikten yaşlılığa doğru inen döngümüz , aynen döllenmiş yumurtadan çocukluğa doğru çıkan döngümüz gibi , sağlamca genetik şifrelerin içine yerleştirilmiştir.

Bu süreç başlangıcı belli olmayan bir zamanda kurulmuş ve ezelden beri sürüp giden bir genetik mekanizmanın işleyişidir. Bütün incelikleri ve sonsuz güzelliğine karşın yaşamın tek bir amacı vardır ; döngüyü sürdürmek . Bu döngü, bireylere , türlere , ekosistemlere en küçük bir umursama göstermeden sürer gider .

Yırtıcı hayvanlar eli ile veya kazalar sonucu ölümden kaçabilen şanslı varlıklar için neoplazi çeşitli biçimler altında ; kanser , bunama , kalp krizi , ..gelip yaşama son verir. Bu ne kadar değerli olurlarsa olsunlar her varlığa verilen, gelecek kuşaklar için yer açmaları gerektiği anlamını taşıyan bir mesajdır. Biyoloji bu hastalıkları düşman olarak görmez , aynen General Motors firmasının paslanmayı bir hata olarak görmediği gibi. Çürüyüp tükenmek , "yeniden yapılabilir" mallar üreten her girişim için gerekli bir süreçtir.

Bu süreç içinde kendi harcanabilirliğimizi biz kabul edemeyiz . Kanser , birey olarak bizler için bir tehdittir belki , fakat türümüz açısından hiç bir tehdit oluşturmaz . Neoplasia etkisine girmiş insanların büyük çoğunluğu çocuk doğurma , hatta çocuk yetiştirme çağını çoktan geçmiş bireylerdir . Ayrıca kanser özel olarak insanları etkileyen bir hastalıktır . Doğal yaşam içindeki hayvanların , yaşlanma sonucu ortaya çıkan neoplastic hastalıklardan etkilenecekleri kadar yaşadıkları pek görülmez .

Biyoloji kanseri yenmemi sağlayacak, hata yapmayan bir mekanizmayı kolaylıkla bünyeme yerleştirebilirdi . Aynı mantığa göre otomobil lastiği yapan bir firma da bir milyon kilometre dayanacak bir lastik yapabilirdi . Acı gerçek şudur ki ne doğa ne de lastik firması mantıksız ölçüde uzun bir ömür sağlama çabası içinde değildir. Buna karşı bizlerinde elimizden geldiğince aklımızı kullanarak bu kaderi yenmeye çalışmamız mantıklı bir davranış olur . Doktorluk sanatının başlıca amacı da zaten budur . "

"Kanser hastalığın adı bazı habis tümörlerin şeklinin yengeçe benzemesi nedeni ile latince yengeç sözcüğünden gelir. "

" Kanserler ile embriyolar doğaları açısından benzerlik gösterirler , her ikisi de tam gaz büyüyen hareketli hücrelerden oluşurlar. Döllenmiş yumurta haftalar gibi kısa bir sürede tek bir hücreden başlayarak minyatür bir insan vücudu oluşturacak şekilde büyür. Bu yüksek hızlı yapım aşamasında hücreler şekilsiz hücre kümelerinden kompleks organları oluştururken , embriyonun bir bölgesinden diğerine engellenmeden hareket ederler . Kanserli hücrelerin vücudun uzak bölgelerine metastaz yeteneği embriyo hücrelerinin bu hareket yeteneğine benzer şekilde gelişmiştir.

"Kanser hücreleri ile embriyonik hücreler arasındaki benzerlik yalnızca bu hareket yeteneğinden daha derinlere uzanır. Cenin dokularında görülen bazı protein ve hormonlar aynı şekilde kanserli hücrelerde de ortaya çıkar. Mekanik olarak kanserler , yetişkin hücrelerin sapkınlığa uğrayarak biçim değiştirmesinden değil , aslında onların çocukluk aşaması hücrelerine geri dönüşünden kaynaklanmaktadır.

Bu biçimi ile kanser hücreleri yaşamın simetrisini yansıtır . Topraktan geldik ve toprağa gideceğiz. Kanserli hasta da hayata geldiği şekilde veda eder , durmadan göç eden biçimsiz bir hücreler yığını olarak..."

5 Temmuz 2011 Salı

Cahillikler Kitabı - John Lloyd / John Mitchinson

Hakikatin yolu cehaletten geçer .
Henry Suso ( Küçük hakikat kitabı )

Giriş

Bu kitap çok fazla şey bilmediklerini bilen insanlar içindir. Sıradan insanların bilmedikleri yüzlerce şey içermektedir. Ama insanın cahilliğini yüzeysel olarak ele almakla başlamaz , çünkü bu durum cevapları içeren bir şeydir. Gerçekten ilginç sorular böyle olmaz . Hayat nedir ? kimse bilmiyor ..Işık nedir ? Ya da aşk ? Ya da kahkaha ?

Bu o kadar iyi tutulmuş bir sırdır ki , kimsenin yerçekimi kuvvetinin ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktur. Ya da bilinç, elektrik veya virüsler hakkında . Neden bir hiçlik değil de bir şeyler olduğunu bilmiyoruz .. Daha da kötüsü muhtemelen evrenin yüzde 96'sı kayıptır. Dünya katı değildir , boş alandan ve enerjiden oluşur . Ancak kimse enerjinin ne olduğunu bilmiyor ve boşluk diye bir şeyin olmadığından şüphe etmeye başlıyorlar .
..

Biyologlar birincil dürtülerimizin yemek , cinsellik ve barınma olduğunu ( bu hali ile hayvanlarınkinden bir farkı yoktur ) söylüyorlar . Biz de bizi eşsiz bir şekilde insan yapan dördüncü bir dürtü olduğunu söylüyoruz : Merak. Oklu kirpiler varoluşun anlamı hakkında endişe duymaz. Pervaneler ve karınca yiyenler gece gökyüzüne bakıp parıldayan şeylerin ne olduğunu merak etmez . Ama insanlar merak eder.
..

İhtiyacımız olan şey bir hazine dairesidir. Bilginin değil cehaletin hazine dairesi. Cevapları değil soruları veren bir şey . Zaten gösterişli olan olgular üzerine değil , cehaletin karanlık ve buğulu köşelerine ışık tutan bir şey . Bu kitabı akıllıca oku küçük insan , zira cehaletin gücü çok büyüktür.

5 Haziran 2011 Pazar

Semerkant - Amin Maalouf

Alıntılar :

"Bu kentten nefret etmeyeceğim . Suya giren kadın serap bile olsa . Gerçeğin yüzü ,Kesik Yüz'ün ki gibi olsa bile. Bu serin gece, benim son gecem olsa bile. "

"Nasıl mı dua ederim ? Güle bakarım, yıldızlara bakarım , yaratılışın güzeliğine hayran kalırım , Yaradan'ın en büyük en güzel eseri olan insana , bilgiye açlık duyan beynine , sevgiye susamış olsan yüreğine , duyularına , hayranlık duyarım . "

" Beni sana getiren yoksulluk muydu ?
İstekleri basitse , kimse yoksul değil
Dürüstü ve özgürü onurlandırabiliyorsan
Beklediğim onur vermen , başka bir şey değil. " ( Ömer Hayyam )

" Hiç şaşma . Gerçek iki yüzlüdür. İnsanlar da öyle . "

" Her sığınmacı elçiliğe nargilesini ve düşlerini getirmişti. "

" Bu ülkeye geldiğim zaman , koca koca sakallıların bin iki yüz yıl önce işlenmiş bir cinayete ağlayıp sızlanmalarını anlayamıyordum . Şimdi ise anlıyorum . İranlılar geçmişte yaşıyorlarsa , o geçmiş vatanları olduğu içindir. Bugün buralar yabancı bir diyar olduğu ve bu diyarda onlara ait hiç bir şey bulunmadığı içindir. Bizler için çağdaş yaşam , özgürlük simgesi olan herşeydir , onlar için ise yabancı egemenlik .."

Kitap , Alamaut konusunda yazılan diğer kitaplar kadar kaleye can vermiyor , ama Ömer Hayyam karakteri ve İranın anayasa mücadelesini anlatan bölüm ilginçti.

Kurtlar İmparatorluğu -Grange

Arka kapaktaki "The Washington Post" yorumu "Kurtlar İmparatorluğu" için çok uygun ; eleştirilere, gerçeğe , mantığa meydan okuyan bir kitap .. Mantık kurallarına bariz ihlaller var . Türkiye bahçesinden derdiği çiçekler kitabın süsü olmuş . Başlangıçta bir merak dalgası tetikliyor ama sonuç hayal kırıklığı .

Betimlemelerde yoğun bir özen var . Polisiye tarzı dışında , ince bir edebiyat . Aşağıdaki nehirle özdeşleşmiş aşk tanımı böyle mesela ;

"Onun kolları arasında , hep bir nehirdeymiş gibi hissetmişti kendisini. Akıcı, esnek, sevecen bir güç. Gece, gündüz hep hafifçe okşamıştı onu , tıpkı suyun altındaki otları okşayan dalgalar gibi , ama asla sevgiyi, şefkati yok etmeden. Onun elleri arasında akıp gitmişti , ormanın alacakaranlığını , yosun yataklarını , kayaların karanlığını aşmıştı ..

Yıllar boyunca farklı mevsimlerde yaşamışlardı . Uçarı, neşeli, birbirine tatlı sözler söyledikleri mevsimler. Uzun ve gür saçlarının öfkeden köpürdüğü mevsimler . Sığlıklardan geçtikleri , ateşkes ilan ettikleri mevsimlerde birbirlerine hiç dokunmuyorlardı. Ama bu molalar daima çok güzeldi. Bir saz kadar hafiflemiş , çıplak bir çakıl taşı kadar dingin oluyorlardı hep.

Akış yeniden başladığında uzak kıyılara sürüklüyordu onları , hep zevkin eşsiz doruklarına ulaşmak için , herşeyin sadece biri ve diğerinin her şey olduğu yere .."

" Hayatın süresinin ne önemi vardı ; yaşamdaki mutlulukların , umutların, düş kırıklıklarının ne önemi vardı ? önemli olan tek şey hayatının değerleriydi. Bundan sonraki bir kaç saniye onun bu dünyada geçirdiği hayatın anlamını belirleyecekti . Ruhlar terazisindeki bir parça cesaret ve erdem gibi.. "



19 Mayıs 2011 Perşembe

Kukla - Ahmet Ümit

“ Hiç kimse yaşam yolculuğunda başından sonuna kadar tutarlı kalamaz . tutarsızlık tıpkı ölmek gibi yazgımızda vardır . Olmasaydı yaşam da , siz de çok sıkıcı olurdunuz “

“Yaşam kaybetmeyi öğrenmektir.

..

Artık mutluluğu yakaladığımızı sanarız.Şansı yolunda gidenler belkide mutluluğu yakalar ama kısa süreliğine.Çok geçmeden koca bir kamyonun küçük bir çocuğun bisikletini çiğneyip geçmesi gibi gerçek dünya,düşlerimizi parçalayıp verir elimize.Bu serüvenden bize düşen ise dokunduğumuzda içten içe sızlayan bir yara gibi onun anısını sonsuza kadar yüreğimizin en derin yerinde saklamaktır



Yaşam bir yandan alırken bir yandan da vermektedir, diye düşünerek kurnaz bir tüccar gibi kandırırız kendimizi.Oysa o gözü pek yol arkadaşı,o deli gençlik,bedenimizdeki gücü,tazeliği,ruhlarımızdaki sert fırtınaları toparlayıp çoktan terk etmiştir bizi.

Ama tuhaftır kaybedeceğimizi bilsek de yinede yaşamayı sürdürürüz.Çünkü hiç bir yerde yazılı olmayan o büyük büyülü yasa böyle demiştir.Çoğumuz kaybettiğimizin farkına bile varmayız.Her gün biraz daha azala azala yanmakta olan mum gibi tükeniriz.Bazılarımızsa bu acı gerçeği fark eder. Fark edenlerden bir kısmı kaybetmeye dayanamaz.Oyunda yenildiklerini anlayınca mızıkçılık yapan çocuklar gibi ,hem kendisinin hem de çevresindekilerin günlerini cehenneme çevirip,mutsuzluk denizinde ağır ağır boğulup gider.Diğerleri ise bir gün yok olacaklarından emin,oldukları halden heyecanlarından, ne umutlarından, nede sevinçlerinden vazgeçerler.Sonunda başlarına neler geleceğini bile bile ölümle sınırlı bir maceranın her evresini,her anını merak eder,bir çocuk gibi şaşarak ve hayretler içinde kalarak yaşalar.Onlar yaşamı asla mutluluğa indirgemezler.Çünkü mutluluğa indirgenmiş bir yaşam,yoksul geçirilmiş bir ömürdür.Yaşamı mutluluğa indirgeyenler de ruhsal açıdan yoksul kimselerdir,bu yüzden yaşama katlanabilme yeteneğini geliştirmişlerdir”

“ Yaşamın kendi mantığı vardır , ne yazık ki o mantık isteklerimizi dikkate pek almaz “

“ Kendi karanlığını tanımayan insan kendini de tanımaz “

“ Bir ben vardır bende benden içeri. O ben dediği sadece ışık mıdır, iyilik midir sanıyorsun ? O ben aynı zamanda karanlıktır, kötülüktür . Karanlığı tanımazsan, kötülüğü bilmezsen nasıl iyi olursun ? “

“Arkadaşlık açıklanması zor bir ilişkidir; iyi arkadaşlıktan söz ediyorum ama, sahte olmayanından, yalansızından. Duygularla, alışkanlıklarla, masumiyetle ilgili birşey gibi geliyor arkadaşlık bana. Nitelikleri iyi diye bir insanı arkadaş olarak seçemezsiniz. Her zaman kazançlı çıkabileceğiniz bir alışveriş değildir arkadaşlık. Öyle arkadaşlıklar vardır ki devam etmesi için belki sürekli kaybetmeniz gerekir. Bu kaybedişin verdiği anlam, bazen kazanacaklarınızdan daha doyurucu olabilir. Davranış bilimciler ne derse desin, bence arkadaşlık… uygun sözcüğü bulmakta zorlanıyorum. Bence arkadaşlık sadece arkadaşlıktır. Birini görmek size iyi geliyorsa, onu dinlemekten, ona anlatmaktan hoşlanıyorsanız, çirkinliği, aptallıkları onu küçümsemenize yol açmıyorsa, güzelliği, zekası bir parça sizi kıskandırsa da gurur duymanızı sağlıyorsa, onunla abuk sabuk konular hakkında bile sohbet etmek sizi rahatlatıyorsa, onu arama gereği duyuyorsanız, onu düşündüğünüzde yüzünüze rahat, geniş bir gülümseme yayılıyorsa sorun kalmamıştır, o kişi arkadaşınızdır. Onun zeki, aptal, iyi, yetenekli, kötü, zalim, kaba, nazik, güzel, çirkin, ünlü olmasının hiçbir önemi yoktur. Arkadaşlık bütün bu niteliklerin üstündedir çünkü. Yeter ki masumiyet yok olmasın. Evet, bu meselede masumiyetin önemli olduğunu düşünüyorum; çünkü arkadaşlık iki kişinin birbirini etkileyerek çocuklaşabilme yeteneğidir. “

Kazanan yalnızdır - Paulo Coelho

Paulo Coelho'dan ilk kez polisiye tarzı ..

Alıntılar ;

"Tanrı dünyayı altı günde yaratmış, ama dünya dediğimiz nedir ki ? Senin , benim , gördüğümüz şey . Ne zaman biri ölse , onunla birlikte evrenin bir parçası da ölür . İnsanların hissettiği , yaşadığı ve gördüğü şeyler de onlarla birlikte ölür ; tıpkı yağmurla birlikte akan gözyaşları gibi. "

"Hayat bazen insanları birbirleri için ne çok şey ifade ettiklerini anlasınlar diye ayırır . "

"Normal bize kim olduğumuzu ve ne istediğimizi unutturan her şeydir , böylece üretmek , yeniden üretmek ve para kazanmak için çalışabiliriz. "

" Ruhunu arındırmaya ihtiyacı vardı , o yüzden de ona her zaman yol göstermiş olan dört güce başvurdu : sevgi, ölüm, güç ve zaman . "

"Doğru yol her zaman başkalarının karşı olduğu yoldur "

"Hepimiz yüce ruhun bir parçasıyız. Yaratılışımızda bir amaç var , bu amacın adı da aşk . Gelgelelim bu aşk tek kişiye yöneltilmemeli , dünyanın her yanına dağılmalı ve keşfedilmeyi beklemeli . Bu aşka uyan . Giden geri dönemez. Gelmekte olanın da kabul edilmesi gerek. "

" Sıradan insanlar güç sahibi olanları kıskanıyorlar ve hayatın tadını başkalarının çıkarması onlara acı veriyor . Kimsenin hayatın tadını çıkaramadığından , herkesin kendini güvensiz ve endişeli hissettiğinden , mücevherlerin , arabaların ve şişkin cüzdanların büyük bir aşağılık kompleksini örtbas etmeye çalıştığından haberleri bile yok . "

3 Mayıs 2011 Salı

Beşinci Dağ - Paulo Coelho

" Tanrı her şeyi yapabilir. Yalnızca bizim iyi olarak nitelendirdiğimiz şeyleri yapsaydı , O'nun her şeye kadir olduğunu söyleyemezdik ; o durumda evrenin yalnızca bir bölümüne egemen olurdu ve O'ndan daha güçlü , O'nu gözetleyen ve yaptıklarını yargılayan bir başka varlık daha olurdu . Böyle olunca da ben daha güçlü olan o başka varlığa tapınırdım. " ( Levili )

" Tanrı'nın gücü sonsuzdur . O her şeyi yapabilir , O'na hiç bir yasak yoktur . ..Bununla birlikte O, gücünü yalnızca iyilik için kullanmaya karar verdi. Kendi öykümüzü sonuna kadar yaşayabilirsek , iyiliğin çok kez kötülük görünümüne büründüğünü , ama iyilik olarak kalmayı sürdürdüğünü ve bunun , Tanrı'nın insanlar için yarattığının bir parçası olduğunu öğreneceğiz. " ( İlyas )

"Dereler ve bitkiler gibi , ruhlar da bir başka yağmura gereksinim duyar ; umut, inanç, yaşama amacı . Bunlar olmazsa beden yaşamayı sürdürse bile ruh ölür. "

" Özgürlük işte bu : kalbinin istediği şeyi hissetmek ve bunu başkalarının düşüncelerine bağlı kalmadan yapmak. "

" Şu sıralarda insanların çoğu yaşama sırtını döndü . Canları sıkılmıyor, ağlamıyorlar , zamanın geçmesini beklemekle yetiniyorlar. Yaşamın meydan okumalarını kabullenmiyorlar , yaşam da onlara meydan okumuyor artık. Senin için de aynı tehlike söz konusu . Tepki ver, yaşamını göğüsle, ama onu reddetme. "

" Hiç seçim yapmayan kişi Tanrı'nın gözünde ölü sayılır. Soluk almayı, sokaklarda yürümeyi sürdürse de. Ayrıca, ölüm yoktur. Sonsuzluk her ruhu bağrına basar ve bu ruhların her biri üzerine düşen görevi yerine getirmeyi sürdürür. Güneşin altında var olan her şeyin bir var oluş nedeni vardır. "

" Yaşamımın anlamı , benim ona vermek istediğim anlamdı yalnızca ... " ( Dul kadın )

" Bir yaşamı yeniden kurmak zor değildir , bunun için eskiden olduğumuz kadar güçlü olduğumuzun bilincine varmak ve bu bilinci kendi avantajımıza kullanmak yeterli.
..
Yaşamı biçimlendiren bizim onun karşısında aldığımız tutumlardır. Ve öyle şeyler vardır ki Tanrı bizi onları yaşamaya zorunlu kılar . O zorunluluklardan kaçmak için gösterdiğimiz çabalar hiç bir işe yaramaz " ( Çoban )

" Bir çocuğun bir erişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır ; nedensiz yere mutlu olmak , her zaman meşgul olabileceği bir şey bulmak ve elde etmek istediği şeyi - var gücü ile - dayatmak . "

" Uzun süre önce Yakup peygamber, kampını kurup kabilesini yerleştirdiğinde , o gece çadırına biri girdi ve onunla gün doğuncaya kadar boğuştu . Yakup, karşısındaki rakibin Rab olduğunu bildiği halde bu boğuşmayı kabul etti . Şafak söktüğünde henüz yenik düşmemişti ve boğuşma ancak Tanrı'nın onu kutsamayı kabul etmesi ile sona erdi. " ( yaşamın zorluklarının Tanrı'nın meydan okuması olduğu ve bunları hakkı ile göğüslersek bizden razı olunacağına dair sembolik bir öykü )

" Düşman kendi gücümüzü ortaya koyabilmek için bir araçtan başka bir şey değildir. "

" Öyle anlar olur ki Tanrı bizi itaat etmeye zorlar . Ama öyle anlar da vardır ki , bizim irademizi sınamak ister ve önümüze engeller çıkararak O'na olan sevgimizi ölçmek ister . Akbar'ın surları yerle bir olduğunda , O'nun iradesinin böyle bir kanıtını gördük. Yıkılan duvarlar ufkumuzu açtı, ve her birimizin teker teker neler yapabileceğimizi görmemizi sağladı. Yaşam hakkında düşünmeyi bırakıp , onu yaşamaya karar verdik. Bu kararımız iyi bir sonuç verdi. "

" Kendimizi kendi varlığımıza o kadar çok vermiştik ki onun sözlerini okumuyorduk .

- O sözler nerede yazıyor peki ?

-Çevreni saran dünyada . Yaşamında olup bitene gözünü açıp bakman yeterli ; bunu yapacak olursan , O'nun gizlediği sözlerini ve iradesini günün her anında her yerde keşfedebilirsin . O'nun istediğini yapmaya çalış, bu dünyada bulunmamızın tek sebebidir."

" İnsanın yaşamının bir aşamasının ne zaman bittiğini her zaman bilmesi gerekir. Bir yerde, gerekli olandan daha uzun zaman kalmakta diretirsen , sevincini ve huzurunu yitirirsin. Ve doğru yola Tanrı tarafından döndürülme tehlikesi ile karşı karşıya kalırsın " ( bir şehrin yıkılması gibi afetler kast ediliyor )

1 Mayıs 2011 Pazar

Zahir - Paulo Coelho

Coelhodan okuduğum 8. ya da 9. kitap. En son yazılanın en yetkin eser olması beklenir , ama beni hayal kırıklığına uğratan tek kitap oldu. Yazar bilgelik yolunu kaybetmesi ile başlıyor hikayeye , sonra yoluna yeniden kavuştuğunu ilan ederek bitiriyor . Ancak kitap bittiğinde veli mi deli mi sorusu oluştu bende. Hilal adı ile sunulan Türk kızının da portresini hiç beğenmedim , arsız , yalancı, hedefe ulaşmak için herşeyi yapan , derdi ünlü yazarı kafeslemek olan , dengesiz bir karakter. Ceolhonun durumu ne kadar zor, insanlardan gelen sevgi ve hayranlığın ne kadarı gerçek ne kadarı sahte , ortada kendisi üzerinden edinebilecekleri bunca menfaat varken anlaması ne zor . Bu derece büyük bir maddi menfaat için içinde felsefe geçen , aşk geçen, ilahi sırlar geçen nice piyesi durmadan sergiliyor insanlar.

Alıntılarım : Razı ol ki senden razı olunsun

Sırf tecrübelerine dayanarak ilerlediğinde yeni sorunlara karşı eski çözümler getirmiş olursun

İnsan karşısındakini yaraladığında kendisini de yaralamış olur . Karşındakine zarar vermemek için saldırganlığını dizginlemek ise Huzur yolu demektir.

Tanrıyı yaralayamayacağımıza göre ruhu da yaralayamayız.Fakat belleğimizin esiriyiz , işte bu yüzden mutlu olmak için hiçbir eksiğimiz olmasa bile hayatımız mihnet içindedir.

İnsan acı eşiğini aşınca ruh güçlenir. Günlük hayatın arzuları anlamını kaybeder ve kişi arınır. Azabın kaynağı arzudur, acı değil.

Meselesi olmayan bir hayatın kimseye faydası yoktur.

Gerçek bilgelik yaptığımız basit şeylere saygı duymasını bilmektir , çümkü muhtaç olduğumuz yere bizi onlar götürür.

Bilgisayarın içinde fotoğraflar, sözler , resimler, dünyaya açılan bir pencere var sanıyoruz. Ama aslında bilgisayarda gördüklerimizin hepsinin arkasında dizi dizi o lar ve 1ler var. Programcılar bunlara ikilik sayı sistemi diyor . Biz de aynı şekilde gözle görülür bir gerçeklik yaratmak zorundayız , yoksa insan soyu yırtıcıların elinde asla sağ kalamazdı. Bilgisayarlardaki gibi bellek diye bir şey icat etmişiz . Belleğin görevi bizi tehlikeden korumaktır ,o olmasa toplum içinde yaşayamaz , karnımızı doyuramaz , büyüyemez , ileriki kuşaklara öğrendiklerimizi aktaramayız. Fakat bellek hayatın özü değildir.

Elif - Paulo Coelho

Coelhodan okuduğum 8. ya da 9. kitap. En son yazılanın en yetkin eser olması beklenir , ama beni hayal kırıklığına uğratan tek kitap oldu. Yazar bilgelik yolunu kaybetmesi ile başlıyor hikayeye , sonra yoluna yeniden kavuştuğunu ilan ederek bitiriyor . Kitap bittiğinde veli mi deli mi sorusu oluştu bende. Hilal adı ile sunulan Türk kızının da portresini hiç beğenmedim , arsız , yalancı, hedefe ulaşmak için herşeyi yapan , derdi ünlü yazarı kafeslemek olan , dengesiz bir karakter. Ceolhonun durumu ne kadar zor, insanlardan gelen sevgi ve hayranlığın ne kadarı gerçek ne kadarı sahte , ortada kendisi üzerinden edinebilecekleri bunca menfaat varken anlaması ne zor . Bu derece büyük bir maddi menfaat için içinde felsefe geçen , aşk geçen, ilahi sırlar geçen nice piyesi durmadan sergiliyor insanlar.

Alıntılarım : Razı ol ki senden razı olunsun

Sırf tecrübelerine dayanarak ilerlediğinde yeni sorunlara karşı eski çözümler getirmiş olursun

İnsan karşısındakini yaraladığında kendisini de yaralamış olur . Karşındakine zarar vermemek için saldırganlığını dizginlemek ise Huzur yolu demektir.

Tanrıyı yaralayamayacağımıza göre ruhu da yaralayamayız.Fakat belleğimizin esiriyiz , işte bu yüzden mutlu olmak için hiçbir eksiğimiz olmasa bile hayatımız mihnet içindedir.

İnsan acı eşiğini aşınca ruh güçlenir. Günlük hayatın arzuları anlamını kaybeder ve kişi arınır. Azabın kaynağı arzudur, acı değil.

Meselesi olmayan bir hayatın kimseye faydası yoktur.

Gerçek bilgelik yaptığımız basit şeylere saygı duymasını bilmektir , çümkü muhtaç olduğumuz yere bizi onlar götürür.

Bilgisayarın içinde fotoğraflar, sözler , resimler, dünyaya açılan bir pencere var sanıyoruz. Ama aslında bilgisayarda gördüklerimizin hepsinin arkasında dizi dizi o lar ve 1ler var. Programcılar bunlara ikilik sayı sistemi diyor . Biz de aynı şekilde gözle görülür bir gerçeklik yaratmak zorundayız , yoksa insan soyu yırtıcıların elinde asla sağ kalamazdı. Bilgisayarlardaki gibi bellek diye bir şey icat etmişiz . Belleğin görevi bizi tehlikeden korumaktır ,o olmasa toplum içinde yaşayamaz , karnımızı doyuramaz , büyüyemez , ileriki kuşaklara öğrendiklerimizi aktaramayız. Fakat bellek hayatın özü değildir.

Küçük Prens- Saint Exupery

Bu kitabın linki de burada

Küçük Prens- Saint Exupery

Bu kitabın linki de burada

Farkındalığın Işığı - Krishna Murti

Blogger kapatılınca başka bloga aktardığım yazıları buraya geri almanın bir yolunu buldum.

20 Şubat 2011 Pazar

Siz de filozofsunuz / Mehmet İnanç Turan - Doğanay Saygılı

Doğru felsefe yapmak doğru düşünmektir.

Jaspers'a göre : " Felsefe yapmak ölmesini öğrenmektir "

Doğru felsefe yapanlar ölmesini öğrenir. Ne var ki sadece ölmesini öğrenmek için felsefe yapmaya gerek var mıdır ? Felsefe yapmak , yaşamasını öğrenmektir " demek daha anlamlı değil mi ? Doğru felsefe yapmak yaşamayı öğrenmektir.

Gerçeği yansıtan felsefe yapmak , doğru soru sormak , doğru yanıt vermek , doğru eylemde bulunabilmektir. Bilgiyi sevgili olarak görmek , aramak, bulmak , onu faaliyetimizle birleştirerek mutluluğu insanlık olarak yakalamaktır.

Felsefe hayata dair genel bir bakıştır. Hayat üzerine düşünme ve eyleme etkinliğidir. Kısaca dünyayı anlama ve değiştirme aletidir , bu eylemin beynidir.

Felsefe beyinsel bir harekettir , filozof beyinsel eyleme katılan herkestir. Gramsci' ye göre meslekten filozoflar ile diğer insanlar arasında nitelik değil nicelik farkı vardır . Farklılık düşünce eyleminde değil bilginin miktarındadır.

Düşünceler soyuttur , içinde organ olmayan beden gibidir. Düşüncenin somut bir güç olması için onun hayata uygulanarak ete-kana kavuşması gerekir. En doğru düşünce hayata uygulanmadığı sürece boş sözcük yığınıdır. Felsefesine hakkını vermek isteyen bir filozofun düşüncelerini hayatının değiştiricisi olarak kullanması gerekir.

Sorular :

Ruh nedir ?

Ruh : insan ile dış dünyanın etkileşiminden ortaya çıkan insana özgü duyusal ve düşünsel iç dünyadır . Ama bu öyle bir içsel dünyadır ki , insan doğduktan sonra biriktirdiği kendi içsel etkinliğini sürekli olarak ona katar . Ruhsal ( zihinsel ) gelişim , insan atalarımızın düşünsel , duygusal gelişmesinin toplamı ,özetidir. Ruh ( zihinsel faaliyet ) tarihsel bir üründür , insanlık ilerledikçe o da ilerler.

Ruh beyin , sinir sistemi , dil , bilinç ile evrimsel olarak gelişir ve bizim dış dünyaya uymamızı sağlar. Ruhun gelişiminin kaynağı dış dünyadadır. Beynin dış dünyadan aldığı uyarımları yorumlaması ile içsel dünya oluşur , duygu ve düşüncelerimiz ortaya çıkar.

Yazar ruhun tanımından sonra madde , zaman , mekan , hareket konularına değinmiş. Der ki;

Mekan maddenin değişimine bağlı olarak değişecek , ama hiçbir zaman yok olmayacaktır. Madde ve hareket nasıl sonsuzsa mekan da sonsuzdur. Zaman maddenin varolma biçimlerinden biridir. Madde yok edilemez olduğundan dolayı zaman hep vardı, varolacaktır.

Maddenin korunumu yasasına göre hiç bir şey kendiliğinden varolamaz ve varolan birşeyde yok olamaz. Yazar bu yasa uyarınca hiçbirşeyin yoktan yaratılmayacağını dolayısı ile yaratıcı bir Tanrı olmayacağını savunuyor.

Oysa bilimin tanıklığı ile ortaya serdiği bazı tanımlar , başlangıcı ve sonu olmayan zaman , herşeyi heryeri kapsayan sonsuz mekan , hiç bir gücün yok edemeyeceği madde ..kutsal dinlerdeki Tanrı tanımına çok yakın . Tanrı ezeli ve ebedidir , doğurmamış ve doğurulmamıştır , her an yerdedir, mekanı sınırsızdır , onun üzerinde onu yok edecek bir güç yoktur.

Evrenin yapısının Tanrının varlığına da yokluğuna delil olarak kullanılması oldukça ilginç ve temelde meselenin tercihler olduğunu da ispatlıyor. Bu kitabın yazarları da tercihlerini bilimsel materyalizmden yana kullanmış .

Ancak hoş olmayan şey , felsefenin ne olduğunu , temel akımları , görüşleri tarafsızca anlatacakmış gibi konulara girip , sonrasında subjektif değerlendirmelerini genel doğrularmış gibi dile getirmeleri.

İdealist ve maddeci düşünürlerin tezleri ortaya bırakılıp seçim hakkı okuyucuya verilebilirdi.